Tanrı'nın Gazabı

20 2 5
                                    

Bu hikayede dilden dile dolaşan efsanelerin dünyasına açılan bir kapıdan geçen iki keşişin efsanevi canlılarla mücadelesi konu alınmaktadır.

Her bölüm bir film mantığıyla olup, yaşanılan her olay o bölümde kalacaktır. Kısacası karakterler yoluna devam eder, olaylar geride kalır.

İlk bölüm kısa bir girişten ibaret. Aslına bakarsak bu bir bölüm değil sadece giriş kısmı. Yani sanırsam öyle. 

Okumaya başladığınız tarihi yorum olarak bırakırsanız sevinirim. '

GİRİŞ: Tanrı'nın Gazabı

Gök deliniyor, karanlık ruhlar evreni kontrol altına alıyordu. Yedi ulu yönetici, büyük bir konsey oluşturup tüm lanetlerin dünyada özgürce dolaşmasına izin vermişti. Ne deniz ne de kara parçaları artık insanlık için güvenli değildi. Bu lanet, zamanından önce kırılmazsa var olan tüm yaratıklar yerin altından göğe yükselecek ve her yeri yok edecekti...

DOĞU BALTIK BÖLGESİNDE DENİZ KIYISINDA Kİ BİR MANASTIR

Manastırın yüksek taş duvarları arasında, keşişler dualarına daha sıkı sarılıyorlardı. Dışarıdaki fırtınanın uğultusu, denizden gelen güçlü rüzgarların ve dalgaların çarpıntısıyla birleşerek kulakları sağır eden bir gürültüye dönüşüyordu. Gökyüzü kapkaranlık bulutlarla kaplanmış, ara sıra çakan şimşekler adanın üzerini aydınlatıyordu.

 Gökyüzü kapkaranlık bulutlarla kaplanmış, ara sıra çakan şimşekler adanın üzerini aydınlatıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Başkeşiş Augustin, manastırın ana şapelinde toplanan kardeşlerine bakarak derin bir nefes aldı. "Kardeşlerim," dedi, sesi dua ve korkuyla doluydu. "Bu olağandışı hava olayları bize bir uyarı olarak gelmiş olabilir. Tanrı'nın bize gönderdiği işaretlere dikkat etmeliyiz." dedi.

Genç Francis, kuşkulu bir sesle sordu: "Başkeşiş, bu işaretlerin ne anlama geldiğini nasıl bileceğiz? Belki de bu sadece doğanın bir oyunudur."

Augustin, Francis'e doğru eğilerek şefkatle baktı. "Belki de öyledir, oğlum. Ancak, bizler inancımızı korumalı ve dualarımızı sürdürmeliyiz. Tanrı'nın bize ne söylemek istediğini anlayana kadar sabırlı olmalıyız."

Yatağının köşesinde dizlerini göğsüne kadar çekmiş Gabriel korkuyla okuduğu duasına ara vererek;

''Siz Francis'e bakmayın başkeşiş. Tanrı bizi uyarıyor. Mutlaka büyük bir hata yaptık.''

''Hadi ama Gabi bu kadar ahmak olma.''

''Benimle düzgün konuş Francis!''

Yaşlı Augustin eğik belini düzelterek; ''Kavga etmenin sırası değil. Dualara sarılın, Tanrı'dan merhamet dileyip, O'na yalvarın.''

Yatakhanenin penceresinden korkuyla dışarıya bakan keşişler gözlerine inanamıyorlardı. Deniz çıldırmış gibiydi. Dalgalar kayalık kıyıya çarpıyor, köpükler ve su damlacıkları hava boyunca savruluyordu. Manastırın dışında kalan birkaç balıkçı teknesi, fırtınada adeta oyuncak gibi savruluyordu.

Özgürlüğün ŞafağıWhere stories live. Discover now