HUNTER:1

78 15 4
                                    

Yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar 🫶🏻🫶🏻

HUNTER : 1
Bir canavar, her zaman canavardır.

1951, Ocak ayının başı
Güney Kore - Kuzey Kore savaşının ön cephesi. Savaş tüm acımasızlığı ile devam ederken, Güney Kore birlikleri Kuzey Kore ve Çin ordusu tarafından köşeye sıkışmıştı.

"Doktor Byun!" Beyaz üniformalı hemşire kadın adımı seslenirken, birkaç saat önce göğsünden iki mermi çıkardığım bir askere kalp mesajı yapmak üzereydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Doktor Byun!" Beyaz üniformalı hemşire kadın adımı seslenirken, birkaç saat önce göğsünden iki mermi çıkardığım bir askere kalp mesajı yapmak üzereydim.

"Mayına basmış bir asker var, 1 bacağı kopmuş." iki askerin sedye içerisinde karga tulumba birini doğrudan bana doğru getirdiğini görünce şaşkınlıkla ağzım açıldı ve ben ancak o zaman soluk alma fırsatı yakalayabildim. Zavallı askerin 1 bacağı yoktu, diğer bacağı ise sedyenin üzerinde sarkmış neredeyse kopmak üzereydi. Aylardır bu savaşın içerisindeydim fakat bu görüntüye alışmam hiçbir zaman mümkün olmayacaktı.

"Onu sol tarafa yerleştirin," Kalp mesajına başlarken diğer yandan, göz ucuyla bir diğer yaralı askere bakıyordum. Onu yan tarafımdaki bir önceki askerin kanıyla ıslanmış sedyeye yerleştirdiler. Ki bunun anlamını buradaki herkes biliyordu. Hatta yarı bilinci açık olan ama acıdan ağlamaya bile cesaret edemeyen o askerde biliyordu.

Ölecekti.

Sağ tarafa yerleşen yaralılar kurtarılması beklenen hastalar demekti. Sol taraf ise artık vazgeçtiklerimiz. Savaşın bir korkunç yüzü daha. Kendi askeriniz içerisinde bile ölecek ve ölmeyecek olanı seçmek zorundasınız. Yalnızca kurtulma şansı olanları tedavi edebilirdim, ölmek üzere olan veya uzvunu kaybetmiş olan askerler direkt sol tarafa alınır. Çünkü askeriye içerisinde işe yaramayacak adamla vakit kaybetmek demek kurtulabilecek olan askeri de riske atmak demekti.

Ve bizde o asker henüz ölmeden, biraz dinlenmesi için fırsat yaratıyorduk.

Sıhhiye binası inanılmaz bir kaos içerisindeydi. Etrafta koşuşturan birkaç hemşire ve ben dışında sağlık hizmetleri tamamen çökmüş sayılırdı. İçeride farklı farklı sedyelerde yatan 10'dan fazla yaralı asker vardı. Bazıları yer bulamadığı için yerlere uzanmış, asla gelmeyeceğini bilmelerine rağmen sıralarını bekliyorlardı. Ve ben hepsine birden yetişemiyordum.

Ellerimi birleştirip yaralı askerin göğsüne baskı uygularken, birazcık bile olsa kalp atışlarını hissetmek için yapabilecek şeyleri düşünüyordum. Yüzü istediğim gibi önceden beyaz olduğuna emin olduğum bir parça bezle örtülmüştü. Bu benim için bir tabuydu. Mesleğe ilk başladığımda, bir hayattan vazgeçmek benim için o kadar zordu ki katlanamayacak derece de acı veriyordu. Babam bu yıkılışımı gördüğünde, ölmesi neredeyse kesin olan hastalarla devamlı olarak benim ilgilenmemi isterdi. Hayır, elbette ki yıkılmamdan keyif alıyor değildi. Sadece bu mesleğin içinde yaşam kadar ölümünde olduğunu aklıma kazımamı istiyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Love & War  [bbh + pcy]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin