İstanbul sıcağı. Yanımda çocukluğumdan beri yakın olduğum kuzenim var. Eğlencesine telefonda geziyoruz.
Neler olacağını bilmeden.
Ama kim bilebilirdi ki? 1 saniye sonra yaşayacağımızı bile bilmiyorken birkaç ay sonrasını nasıl bilebilirdik ki?
Günlerden 26 Ağustos 2024 Cumartesi. Uzun bir ara görüşmemişiz, hasret gidermek için iki gün takılmaya karar vermişiz. Bugün son gecemizdi. Açıkçası biraz eğlenmek biraz da vakit geçirmek için uygulamalardan birine girdik. Rastgele sohbet ediyor beğenmedikçe kaydırıyorduk. Bir kez daha kaydırdıktan sonra kuzenim ağzına bir cips alıp bana döndü.
“Kanka çok uzun tutma, kısa kısa konuş geç oğlum. Sıkıyor.”
Önce cipsi yerken bir yandan konuşan dudaklarına daha sonra da bıkmış gözlerine bakıp kafamı salladım. Ve kaydırdım.
Bizim yaşlarımızda bir çocuk çıkmıştı. Yuvarlak, kenarları metal olmayan gözlüklerden takıyordu. Başının üstünde mikrofonlu kulaklığı ve karanlık odada parlayan yüzü vardı. Üstünde boğaz ve kol kısmı yeşil-beyaz şeritli, kalbinin tam üstünde yine yeşil işlenmiş bir geyik kafasıyla siyah bir tişört vardı.
Evet, bu kadar detaylı hatırlıyorum.
Herkesle olduğu gibi onunla da konuşmaya başladık. Önce kuzenim konuşmaya başladı. Benim tek yaptığım onu izlemek ve konuştukça pür dikkat dinlemekti. Daha sonra sohbete ben dahil oldum. Kuzenimle konuştuğunun aksine bana daha gıcık yaklaşıyordu. Ben sinir oldukça, hoşuna gitmiş olmalı ki, gülüyor ve dalga geçmeye devam ediyordu. İlk başlarda böyle değildi. Ben sinirlendikçe açılmaya ve gülmeye başlamıştı. Yanaklarındaki gamzeleri, yüzünde ilk dikkat çeken yeriydi.
“Numaralarınızı söyleyin bakalım. Ama doğru yazın bak, mesaj atacağım şimdi siz misiniz değil misiniz diye.”
“Yalan borcumuz mu var?” diye araya girdim ve ikimiz de sırayla mesaj kısmına numaralarımızı yazdık. Önce kuzenim sonra ben.
“Ben Barış bu arada, siz?”
Kuzenim adını söyledi. Bana gelince yine o alaycı ama zevk dolu gülüşünü takındı.
“Senin?” dedi bana doğru.
“Benimkini bilmesen de olur. Sen konuşma, sus sen çok önemli değilsin dediğine bakılırsa.”
“Allah Allah?”
“Evet.”
“Söyle hadi.”
“Biri.” dedim bir çırpıda. “Biriyim işte. Sıradan biri.”
Sevmiş olmalı ki gözleri büyüdü ve tekrar gülümsedi.
“Öyle ‘biri’ yani?”
“Aynen.”
Kuzenime nokta atıp yabancı numaranın kendisine ait olduğunu gösterirken bana gelince şöyle dedi.
“Dur sana farklı bir şey atacağım.”
Ve bana şu mesajı attı.
“ ; “
Mesajı görünce kalbim çarpmaya başladı. Ama umursamadım. Öylesine atmıştı çünkü. Farklı olsun diye. Ama anlamını bildiğim için de göz ardı etmedim.
“Vaay? Noktalı virgül he?”
“Tabii.”
Bir süre daha konuştuk. Ortak olduğumuz birkaç konu hakkında muhabbet edip bolca gülüştük. Yaz olduğu için dönemlik çalıştığından ve gece yarısı olmasına rağmen yeni gelmesinden bahsetmişti. Biz de neler yaptığımızdan bahsettik ve daha sonra vedalaşıp konuşmayı bitirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DELİBAL
Teen Fiction"Biri." dedim bir çırpıda. "Biriyim işte. Sıradan biri." Sevmiş olmalı ki gözleri büyüdü ve tekrar gülümsedi. "Öyle 'biri' yani?" "Aynen." Kuzenime nokta atıp yabancı numaranın kendisine ait olduğunu gösterirken bana gelince şöyle dedi. "Dur sana fa...