☆
"Kızlar, evimize hoşgeldiniz!"
Babaları, heyecanlı bir şekilde ikiliyi havaalanında karşılamış ve arabasıyla onları evlerine getirmişti.
Yaprak gülümsedi babasına, hızlıca sarıldı.
Yağmur ise bavulları bir kenara fırlatarak oturmuştu."Çok yoruldum ben." diye söyleniyordu bir yandan da.
"Odalarınız hazır, yemeğe kadar biraz dinlenin ve eşyalarınızı yerleştirin. Hadi bakalım. Ama hazırlanmayı da unutmayın."
"Evde yemeyecek miyiz?" diye sordu Yağmur.
"Hayır, çoktan yer ayırttım bugün için. Sizi birkaç kişiyle tanıştıracağım. Eminim ismen zaten tanıyorsunuzdur."
Yaprak, Yağmur'u da tuttuğu gibi üst kata ilerlemeye başlamıştı.
"Ay abloş yavaş, kolumu koparttın."
"Kesin takımdan birileriyle tanıştıracak, en son yaptığında ne olmuştu hatırlıyor musun?"
Milli takımdan sevdiği birkaç oyuncuyla tanıştırmıştı kızlarını, iki veya üç yıl önce. Daha sonra o oyunculardan ikisi, iki kızının sevgilisi olmuştu.
"Tarih tekerrür mü edecek acaba?"
"Allah korusun!" dedi Yaprak, Yağmur da gülmüştü.
"Ben hâlâ Tarık'ı seviyorum."
"Sus! Tarık diyip durma. Çabuk eşyalarını yerleştir, sonra hazırlan. Güzel giyin ama, saçma sapan kıyafetlerinden bıktım." diyerek uyardı kardeşini, son zamanlarda oldukça alakasız şeyler alıyordu.
"Ben senden daha güzel giyiniyorum bir kere abloş!" dedi Yağmur odasına girmeden önce.
Yaprak da gülerek odasına girmişti, tam istediği gibi dekore edilmiş bir odaydı. Babası onun ne sevdiğini gayet iyi biliyordu.
Yatağın üzerine oturup telefonunu eline almıştı, uçak modundan çıkarttığında yüzlerce bildirim yığılmıştı. Alperen'den, arkadaşlarından, ayrıca markalar ve bankalardan.
Alperen: Mesajı gördüğünde beni arar mısın,
son kez konuşmak istiyorum.Yaprak mesajı silmiş ve telefonu bir kenara bırakmıştı, bavullarını teker teker açarak dolabına yerleştirmeye başladı. Burada uzun süre kalacaklardı, alışsa iyi olurdu.
☆
"Babacığım.. Bölüyorum ama, neden yemeğimizi ailecek yemiyoruz? Sonuçta yediğimiz ilk yemek." dedi Yağmur.
"Babacığım lafını laf sokmaktan başka türlü de kullanmanı tercih ederim Yağmur'cum, ama yine de Ergin Ataman demenden daha iyi diye düşünüyorum. Yemeğe gelirsek, biraz değişiklik istedim. Hemde bir sözüm vardı."
"Kime?"
"Gidince görürsünüz."
Bir süre daha sessizce, araba yolculuğu yapmışlardı. Ardından, çok da havalı görünmeyen bir restauranta gelmişlerdi, sahil kenarıydı, doğaldı.
İçeriye girdiklerinde, koskocaman bir masada bütün Panathinaikos basketbolcuları oturuyordu. Kızlar zaten durumu az çok tahmin ettiklerinden şaşırmamışlardı.
Ama Yağmur onları sevmediğinden, pek hoşnut olmamıştı tabii.
"Kızlar, oyuncularımla tanışın. Çocuklar, bu Yağmur ve bu da Yaprak."
Masaya oturduklarında, Yağmur babası ve ablasının arasına oturmuştu. Daha güvenli olduğunu düşünüyordu aklı sıra.
"Birazdan hasta numarası yaparsan, sana Efes kombinesi alırım abloş. Ben yaparsam inanmaz, ama sana inanır."
"Yağmur ne diyorsun ya, otur yemeğini ye."
"Of ya, caciki var burada.. Ben yemem."
"Baklavaki var onu ye." demişti Yaprak, eliyle de masadaki baklava tabağını göstermişti.
"Baklavaki, iyi seçim." demişti, içlerinde en büyük görünen adam. Sanırım o Kostas Sloukas'tı, babası sürekli ondan bahsederdi Yaprak'a.
"Baklava o bir kere." Yağmur gözlerini kısıp cevap verdiğinde Yaprak onun kolunu sıkmıştı.
"Yağmur işte, kardeşim şakayı çok seviyor."
Kostas gülerek Yaprak'ın tabağına baklava koymuştu, daha sonra gülümsedi.
"Bizimki de çok güzel oluyor, tadına bakmalısın."
"Teşekkür ederim." dedi Yaprak gülümseyerek, ve baklavadan bir parça keserek ağzına attı.
O sırada kardeşi, karşı sırada gördüğü siyah saçlı, beyaz tenli, dövmeli basketbolcuyu kesiyordu.
"Yunan imparatorlarına benziyor, adı Konstantinos'muş. Ama soyadı İtoğlu."
Yaprak'a anlatmaya çalışıyordu, ama babası duymuştu. Demek ki fazla sessiz değildi.
"Yağmur, oyuncumla dalga geçme."
Babası onu uyardığında, Yaprak ve Kostas'ın konuşmasını dinlemeye başlamıştı.
☆
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝗧𝗵𝗲𝗹𝗼 𝗡𝗮 𝗦𝗲 𝗗𝗼
Fanfictionbir dakika bile yeter, söylemem için, sana söylemeye cesaret edemediğim ne varsa..