Size de hiç oldu mu bilmiyorum. Her şey çok güzeldir. Çok mutlusunuzdur, her şey yolundadır ve hayal dünyanız her zamankinden geniştir. Sanki dünyayı fethedebilecekmişsiniz gibi hissedersiniz. Sonra bir fırtına kopar. Hayal dünyanıza ait her şey, saniyeler içerisinde yok olur. Birkaç dakika önce dünyayı fethedebilecek potansiyelde olduğunuzu düşünürken şimdi herkesten daha kötü, daha beceriksiz, daha aptal, daha kilolu, daha başarısız veya daha çirkin hissediyorsunuzdur. Renkli hayal dünyanızın yerini şimdi simsiyah bir duman kaplamıştır. İşte şimdi aynen böyle hissediyorum ve sanki kalbime bıçak saplanıyor ya da nefesim kesiliyormuş gibi hissettiriyor. Daha önce başardığım hiçbir şeyin farkında bile olamıyorum. Sanki en zavallı varlık benmişim gibi hissediyorum. Sadece bir süs eşyasıymışım da, hayatını güzel bir şekilde yaşayanları izlemeye gelmişim gibi. Birçok hayali varken hiçbirini gerçekleştirememek, ihanete uğramak, insanların sana sadece bir obje gibi yaklaşması, seni yargılaması, alttan alttan laflar sokması bir yerden sonra artık insan içine çıkmamaya, içine kapanmaya, dünyaya kulaklarını kapatmaya itiyor insanı. Bazen diyorum ki etrafımda hiç kimse olmasa sadece ben ve yemyeşil çimenler ile mavi gökyüzü. Çünkü artık uzaktan seyretmeye dayanamıyorum. Her seferinde hayal kırıklığı yaşıyorum, tutunduğum herhangi bir şeyden insanlar yüzünden uzaklaşıyorum. Artık yaptığım her şeyden suçluluk duyuyorum. Her şeyi düşünmekten kafayı yiyorum. Keşke sorunlarımı anlatabileceğim karşısında aciz hissetmeyeceğim biri olsa diyorum ama aynı zamanda insanları negatife boğma hakkını da kendimde görmüyorum. Bir şeyleri başarabilmek uğruna çok mücadele etsem de hala istediğim noktada değilim. En ufak şeyde gözlerimin dolmasından da rahatsızlık duyuyorum. Keşke bu kadar zayıf olmasaydım diyorum. Ayrıca, beni bu hale getirenlere de çok öfkeliyim benim haklarımı hiçe sayarak benden faydalanmaya çalışanlara ve beni aşağılamak için değiştiremediğim şeyleri gözüme gözüme sokanlara o kadar sinirliyim keşke hayatımdan sonsuza dek yok olup gitseler diye düşünüyorum. Çünkü eğer onlar olmazsa kendimi biraz daha fazla sevebilirim, onlar ise bunu daha da zorlaştırıyor. Aynaya bakmaya utanmak o kadar ağır geliyor ki, kendime şöyle soruyorum : "Bu şekilde insan içine nasıl çıkacaksın?" Artık fotoğraflarımı bile sevemez oldum. Hiç değilse, en azından tek bir hayalim bile gerçekleşmiş olsaydı o zaman kendimi daha da mutlu hissedebilirdim. Ama şimdi bir kenara atılmış bir çöp torbasından farksızım. Önemsenmek, sevilmek için tam olarak ne yapmalıyım? Ben nasıl birilerinin ilk tercihi olabilirim? Kendin için yaşa diyor insanlar, ama ben bile kendimi sevemezken nasıl kendim için yaşayabilirim ki. Başkalarının arasında o utangaç, zavallı görünen, acınası kişi olmak istemiyorum artık. Saygı, sevgi görmek istiyorum. Bütün hayatımı beynimin içindeki seslerle geçirmek beni çok yoruyor. Göğsümün sıkıştığını hissediyorum her seferinde, hayat eskisinden daha renksiz ve cansız geliyor gözüme. Artık beceriksiz hissetmek istemiyorum, artık zavallı görünmek, çirkin görünmek, gölgede kalmak da istemiyorum. Henüz 18'imde olmama rağmen sanki 40 yaşındaymış gibi hissediyorum. Dünyanın bütün yükünü sırtlamasam da, sanki öyle yapmış gibi bir hisse kapılıyorum. Kafamın içindeki hayaletlerin etkisinde yaşıyorum. Baştan aşağı ele geçirildim sanki. Tam olarak ben buyum da diyemedim hiçbir zaman, ya da dedim de sadece öyle olduğumu, gerçek kişiliğimi bulduğumu sanıyordum. Şimdi bildiğim tek şey, boşluğa düştüğüm. Dibine kadar kararsız ve mutsuzum. Bazıları şımarıklık ettiğimi düşünebilir ama, ben artık gerçekten kim olduğumu bilmiyorum. Bunu öğrenmeyi de çok istiyorum, umarım ben de mutlu olurum ve hayallerimle, hayallerimi süsleyen her şeyle dolu bir hayat yaşarım.