elindeki parfüm şişesini yerine yerleştirip aynaya çevirdi bedenini. yatağın üstünde delilercesine çalan telefonuna uzandı, karşısındaki aynadan gözünü ayırmadan.
"ne var oğlum, n'oldu yine?""arabada oturduk senin keyfini bekliyoruz paşam, teşrif edeceksiniz inşallah."
aynanın karşısında, kısa kollu oversize bej gömleğinin altına uydurduğu yine aynı renk kumaş pantolonunu süzdüğünde, emin olmuşcasına kafasını sallayarak kapıya yöneltti adımlarını.
"geliyorum iki dakikaya.""çabuk ol, arayıp duruyorlar. bizi bekliyorlarmış."
"tamam geldim, kapat."
telefonunu cebine atıp aynadan son kez kendine baktığında acele adımlarla kapıya yöneltti adımlarını.
üzerindekilere uyacağını düşündüğü beyaz converselerini dolaptan çıkartıp giydi acele hareketlerle. eve gelir gelmez portmantoya fırlattığı anahtarını ve cüzdanını da aldığında, hiçbir şey unutmadığından emin olup kendini sonunda dışarı atabilmişti.
siyah demir kapıdan çıktığı an kadrajına giren tanıdık arabayı görünce o yöne ilerletti adımlarını. ön yolcu kapısını açtığı gibi arabaya attı kendini.
"sonunda teşrif edebildiniz kerem bey'ciğim."kıkırdayarak arkadaşına çevirdi gözlerini. her zamanki gibi abartmakta üstüne yoktu.
"abartma beko, geldim işte."taktığı emniyet kemeriyle birlikle yola koyulmuşlardı sonunda. arkada sıkıntıdan uyuklayan yunus'a çevirince gözlerini kendini tutamayıp yeniden güldü. 'salak çocuk' diye geçirdi içinden.
yol boyunca hafif şarkı eşliğinde berkan'la mekan hakkında konuşmuşlardı. daha önce onların geldikleri bir mekandı. kerem'in yeni sakatlandığı dönem, yine kutlama için gelmişlerdi buraya. kerem ise ilk defa gidecekti.
mekan, deniz kenarında pek de bilinmeyen bi' cafe bardı.
berkan'ın yol boyunca anlata anlata bitiremediği mekanın önüne geldiklerinde, arabadan indikleri gibi ilerlediler mekana.
hafif loş ışıklar ortamı rahatlatırken, alkolle karışık deniz kokusu farklı bi' hava katıyordu etrafa. büyülenmişcesine etrafta gözlerini gezdirirken, gördüğü grupla birlikte yüzünden eksik etmediği sırıtışını kondurdu yüzüne.
kalabalık masaya karışıp kendilerine ayrılan yere kuruldukları an, alkol servisi başlamıştı kendilerine özel ayırtılan mekanda. 'sonunda' , 'çok şükür' nidalarından anlamış olacak ki gerçekten çok geç kalmışlardı.
bu kez oturduğu yerden gözleriyle etrafı incelemeye devam ederken, aklına gelen anonimle merakla açtı gözlerini. masada oturanların hepsi samimi olduğu kişilerdi, aralarından biri olması imkansızdı. biri gerçekten onunla ağır taşak geçiyordu.
bu konuyu şimdilik arşive atıp, daha sonra kafa yormaya karar verdi. şimdi tek istediği ortama ayak uydurup sezonun yorgunluğunu atmaktı.
♯
sayısını hatırlamadığı kadehini tek yudumda bitirip masaya çarptı. yemekler yenmiş, bağıra çağıra şarkılar söylenmişti. şimdi ise herkes kendi alemindeydi.
barış ve ferdi, sandalyelerinin üzerinde kol kola sallanarak hâlâ çalan şarkıya eşlik etmeye çalışıyordu, tabi buna eşlik etmek denirse.
zaten bozuk türkçesi aldığı alkolden daha da kaymış ferdi ve onun koluna yapışmış gülme krizine giren barış'ı gördükçe gülmesini tutamıyordu kerem.
arda, düşmesin diye bacağını tuttuğu ferdi'ye bildiği tüm küfürleri ederken, kenar masada abdülkerim'le iddialaşan irfan ve etrafındakiler tamamen farkı alemdeydi. iki sandalye ötesinde oturan, kahkahalarıyla ferdi ve barış'la dalga tutan kıvırcığı saymıyordu bile.
fazla rakıdan olması gerek ki, hissettiği mide bulantısıyla buruşturdu yüzünü. alışık değildi bu kadarına bünyesi. gözleri etrafta çıkışı atarken, deniz kenarına çıkan terası hatırlayınca kalktı yerinden.
hızlı kalkması baş dönmesine sebebiyet verirken sandalyeden aldığı destekle bekledi birkaç saniye. iyi olduğunu hissettiği an dışarı attı kendini.
kuma vuran dalgalara ilerletti adımlarını. üzerinin leke olmasını umursamadan oturdu kumların üzerine.
dalga seslerini severdi kerem. kendini en huzurlu hissettiği yer olabilirdi deniz kenarları. gerçi kim huzursuz olabilirdiki şu görüntü karşısında. 'huzursuz olan şeytandır' diye geçirdi içinden, kendi kendine güldü.
bünyesine vuran mayışıklık hissiyle gözlerini kapatıp anın tadını çıkaracakken, yanında hissettiği hareketlilikle araladı gözlerini.
karanlıkta seçemediği yüze çattı kaşlarını. gelen kişi ona bakmıyor, dalgaları gözlüyordu.
"çok güzel değil mi?"tanıdık sesle nefesini dışarı verirken yumuşattı kaşlarını.
"oğlum, desene benim diye. bende diyorum kim bu oturdu yanıma."ağzında dönen kelimelere ayriyeten kaş çatarken, kıvırcığın ritmik kahkahasıyla güldü kendi kurduğu cümleye. rakı gerçekten çarpmıştı onu.
"özür dilerim korkuttuysam."
"yo hayır, korkutmak değil. fark edemedim diyelim."
yanındaki çocuğun bu hallerine güldü altay.
"aynı şey sayılır ama, öyle diyelim tamam."elleriyle yüzünü kapatıp yeniden güldü kerem. şu an küçük bir çocuktan farksızdı.
ilk defa bu kadar yakından incelediği sarışını süzdü bakışlarıyla. bembeyaz teni sadece ona özgü bir şeydi sanki. sanki saçlarına dokunsa rengi solup gidecekmiş gibiydi. yanaklarındaki pembelikle o kadar güzel gözüküyordu ki şu an, 'içine sokup sev beni' diye bağırıyordu adeta. büyülü bir aurası vardı sarışının.
karşı takımın dillerden düşmeyen sol kanadı kerem.
daha önce çok bir araya gelmişlerdi, gerek maç sonraları ortamlarda veyahut böyle sezon kutlamalarında. bunca zamandır uzaktan süzdüğü bu çocuğu ilk defa bu denli yakından görmek nefesinin kesilmesine yetmişti bile.
daldığı yerden gözlerini aralayıp dalgalara çevirdi kafasını. tam şu an dalga sesleri eşliğinde, yanındaki çocukla saatlerce susup oturabilirdi. -içeriden gelen şarkı ve çok bağırış seslerini saymazsak tabi.-
onu gülümseten düşüncelerinden ayıran sol omuzunda hissettiği ağırlık olmuştu. yavaşça soluna çevirdi kafasını. gözleri kapanmakta olan kerem, başını onun omuzuna koymuştu.
kerem, başını onun omzuna koymuştu.
çocuğu rahatsız etmemek adına sabitledi kendini oturduğu yere. nefes alsa rahatsız olacakmış gibi, tuttu nefesini.
"nefesini tutmana gerek yok, nefes alabilirsin."
kıkırdayarak söylenen sarışına gülerek kafasını çevirdi boşluğa."alıyorum zaten nefes."
kıkırdayarak ona doğru çevirdi kafasını sarışın.
"çok salaksın."kahkahasını duyduğu çocukla o da güldü bulundukları bu duruma.
nefesini boyunda hissettiği çocuğa dönünce, aralarındaki mesafe yutkunmasına sebep olmuştu. tepkisizce ona bakan gözlere kitledi gözlerini. bulanıklaşan seslere inat tek odağı sarışının nefes sesleriydi şu an.
aralarındaki sessizlikten rahatsız olmuşcasına bir şeyler mırıldandı kerem, dudaklarını birleştirmeden tam iki saniye önce.
çarpan kalbine inat karşılığını esirgemezken, bundan sonra ne olacağı umrunda değildi kıvırcığın.
☾
bu ilk ve son düz yazıydı✋🏼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
darbe , alker
Fanfictionkendi halinde bir genç olan kerem'e, bir gün aniden bir yabancıdan mesaj gelir. 210524 | alker, fanfic.