~1~

28 6 5
                                    

Tanışmadan aşka gidecek bir yol izlemeyeceğim. Zaten olan bir ilişkiden geçmiş ve geleceği yönelik bir hikaye okuyacaksınız.

Bu arada bazı ilişkileri ilkte anlayamayabilirsiniz. Zaten ilişki durumlarını sonradan açıklayacağımı ima etmiştim. 

Spoiler uyarısı koymam gerek gibi hissettim. 2. sezonu izledikten sonra okuyabilirsin. Mangadakiler için ise U-20 kısmı.

.  .  .

Halletmem gereken bazı işlerim olduğu için bir süreliğine evden ayrılmıştım. Geri döndüğümde evde Sae'yi bir süre aradım. Telefonuma baktığımda ondan gelen bir bildirim yoktu. Onun da işleri vardı ama benden önce bitmesi gerekiyordu. Japonya'ya gittiği için ekstra hızlı bitmesi gerekiyordu. Şüphelerim zihnimi kemirirken telefonda numarasını bulmak için göz gezdirdim. Numarasını gördüğüm gibi aradım. Meşgule atmasıyla içimdeki şüphe kızgınlığa dönüştü. Nasıl beni meşgule atabilir?

Ona atabildiğim kadar mesaj attıktan sonra koltuğa oturup uzun zamandır bakmadığım haberlerin metninde göz gezdiriyordum. "Blue Lock" hakkında bir başlık görünce çok düşünmeden tıkladım. Gözüme çarpan ilk şey Sae'ydi ve ilk defa milli takımla oynayacağına dair bir metin görünce dişlerimi sıktım. Menajerine hiçbir şey söylemeyerek ne yaptığını zannediyordu? Birde "Blue Lock"a karşı oynamaları sinirimin tuzu biberi olmuştu.

Daha fazla detay bulmak umuduyla birkaç site daha dolaştım. "Blue Lock projesi"ni sona ermesiyle alakalı kısımları sonuna kadar okudum. İlk defa Japon futbolu için bir şeyler yapılıyordu. Onu da mahvetmeyi planlıyorlar ve Sae buna rağmen katıldı mı? Hangi akla hizmet bunu teklif etmiş bilmiyorum ama buna pişman edeceğim kesindi. 

Geri cevap alamayınca maçın tarihine baktım. Yetişebileceğimden tam emin değildim ama buradan Japonya'ya ilk kalkış yapacak uçağa yetişmek için küçük bavula birkaç şey doldururken telefonda kişiler listesini kurcalıyordum. "Futbolun Egosu" diye kayıtlı numarayı bulduğum gibi aradım. Tam kapatacağım anda açtı. 

Ego:
–Hangi rüzgar attı?

Mei:
–Sen çok iyi biliyorsun hangi rüzgar olduğunu. 

Ego:
–Başka nedenlerden arasan diyorum.

Mei:
–Nasıl takıma girmesine izin verirsin? 

Ego:
–Benim senin küçük Sae'nle hiçbir alakam yok. Menajeri olarak senin ilgilenmen gerekmez mi? 

Mei:
–Küçük pırlantalara sahip çıkmak senin görevin değil mi?

Ego:
–300 kişi bana yetti. 

Mei:
–O 300 kişiden önce biz vardık. Her neyse Sae ile konuşmam gerek. 

Ego:
–Bu beni ilgilendirmiyor. 

Mei:
–Büyüğüm demem ağzımı bozarım Ego-san. Sözde "Japonya'nın geleceği" bana cevap vermiyor. 

Ego:
–Sen ulaşamıyorsan ben nasıl ulaşayım?

Mei:
–Japonya'da olan Allah aşkına kim? Hepiniz beni delirtmek için bir mi oldunuz?

Ego:
–Bana mızmızlanmayı kes. Ulaşsam bile bir şey fark etmeyecek. Otur oturduğun yerde.

Mei:
–Maç tahmini yapmaktan beynini bir yerde mi düşürdün? Sae'nin U-20 takımında oynayacak olması senin için sorun teşkil etmiyor mu?

Yüzüme kapatılmasıyla şok ile sinir arasında kalakalmıştım. Son görüştüğümüzden beri beynini düşürmüş olması gerekiyordu. Yoksa nasıl bu dediklerimi umursamazdı? 

Japan Prodigies ☆ Itoshi Sae X ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin