2. Bölüm: Siyahın Dokunuşu

7 4 0
                                    

Rengarenk okumalar🤍

Beyaz Kraliçe endişeliydi. Taht odasında bir ileri bir geri gidiyor, kayıp oğlunun bulunmasını bekliyordu. Diyar endişeyi hissediyordu. Yaşam özü azalıyordu, Beyaz Kraliçe oğlunu saklayan herkesten yaşam özünü esirgemeye kararlıydı. Hava gittikçe ağırlaşıyor, alınan oksijen yetmiyor gibi geliyordu.

O yaşamdı.

Tüm renkler bir zamanlar onun soyundan hayat bulmuştu.

Ondan oğlunu almaya hakları yoktu.

"Kraliçem," beyaz bir muhafız saygıyla önünde reverans yapınca kraliçe hızla ona kalkmasını buyurdu. Bundan hoşlanmazdı. O  halkının korkuyla değil sevgi ve bağlılıkla hüküm sürmesini ister ve buna göre davranırdı. "Biraz sakinleşin lütfen. Onu her yerde arıyoruz. Muhafızlar engel olanlardan yaşamı çekiyor, bunu göze alamazlar."

Beyazlar öldürmezdi. En azından Beyaz kraliçe kimseyi öldürmek istemiyordu. Ama tüm diyarın yaşamı onun elindeyken göz göre göre oğlunu kaybedemezdi. Gerekirse hayat verdiği her canlıdan bunu geri alırdı.

"Teşekkürler Frederic," dedi minnetle. "Ama hayır. Sakin falan olamam. Oğlum kayıp! Kuralları biliyorsun, bir siyahla birlikte olmam yasaktı. Buna tüm krallıklar oy vermiş, diyara yaşam sağlayan renk olmasaydım benden çoktan kurtulurlardı. Ya oğluma bir şey yaptılarsa?"

Her yüzyılda sadece bir kral ya da kraliçe ortaya çıkardı. Buna krallıklar karışamazdı. Diyar, kendisini yaşatacak renkleri kendisi seçerdi. Zamanı geldiğinde kanatlanan renk, tahta geçerdi.

Kralı ya da kraliçeyi muhafızlardan ve halktan ayıran birkaç özellikten birisi buydu. Kanatlar.

Her aile, kendi soyundan gelmesini isterdi taht sahibinin. Bu yüzden çok küçükken bir sürü çocuk eğitilmeye başlardı. Tahta geçen hükümdar zamanında doğanlar şanslıydı, tüm o baskılara katlanmak zorunda kalmıyorlardı.

İktidar, güç, hükmetme. Herkes bunu isterdi, istemeyen çocuklar umursanmazdı.

Neden bir kraliçe olmak varken bebeklerle oynasınlardı? Neden bir kral olmak varken etrafta koştursunlardı?

Onları anlamıyorlardı.

İstenmeyen her şey, insanda eğreti dururdu.

Diyar, krallığı en iyi koruyacak olanı bilirdi zaten. İhtiyacı olduğunda ortaya çıkarırdı sıradaki hükümdarı.

Tahttaki hükümdar ölene kadar yeni bir kanatlı renk ortaya çıkmazdı.

"Kraliçem," taht odasının büyük kapısı aralanıp da bir muhafız içeriye girdiğinde dışarıdaki misafir sabırsızca önündeki beyazı geriye doğru savurdu. Elini yere doğru savuran Siyah Kral, öfekli adımlarıyla saraydaki canlıları korkutuyordu. Elini savurduğu yerden çatlaklar oluştu. Çatlaklardan sızan kemik eller kapıyı ittirerek kapadı ve geldikleri yere geri döndüler.

Yer altının hükümdarı. Ölümün elçisi. Yaşamı  kurutan. Cehennemin yoldaşı. Ölülerin dostu.

Ona böyle söylerlerdi.

"Oğlum nerede Engardia!?" Öfkeli sesi tüm saraya dağıldığında etraftaki naif canlıları kaçırdı. Zaten ölüm kokan bu adamı hissettikleri an uzaklaşmışlardı. "Sana soruyorum, oğlum nerede!?"

Beyaz kraliçe tek bir hareketle tüm camlara perde inmesine neden oldu. Ardından gür bir sesle konuştu. "Bir daha halkıma büyünü dokundurma Walter!"

Beyazdan Al HaberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin