chapter 1: anne, korkuyorum

54 9 4
                                    

"Anne

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Anne..." Günler önce ağzından çıkan bu tek kelime kafasında tekrar ediyordu. O zamandan beri konuşmak bir kenara, dudaklarını bile aralamamıştı. Kemikten farksız kolları sıska bacaklarını sarmış, bir top misali elleri önde birleşmiş şekilde oturuyordu. Belini arkasındaki nemli duvara yaslamış, yüzünü bacaklarına gömmüş önündeki resmi inceliyordu.

Koyu kahverengi ve grinin tonlarındaki duvarlar odanın karanlığını daha da artırırken iyice görünen tek şey yataktaki çarşaflardı. Tabi, onlar da beyazdan daha çok kül rengine benziyordu.

Odada bir canlının olduğunu gösteren sineklerin en çok toplandığı yer yataktı. Üstünde çürümeye yüz tutan cesedin olduğu düşünüldüğünde bu pek de mantıksız gelmezdi.

Bazen sinekler üzerine konabiliyordu. O zamanlarda hareket etmeye çok korkardı çünki biliyordu. Açlıktan bitkin düşmüş bedeni hareket ederse zaten yerlerde olan enerjisi tükenir ve sonunda o da çürüyen bir cesede dönerdi.

Böyle şartlar altında onun da ölmesi çok uçuk bir ihtimal değildi. Hatta en olası seçenekti. Ama ölmek ve yaşamak arasında seçim yapamıyordu. Hangisi daha iyiydi? Hangisini daha çok isterdi?

Annesinden başka hiç kimsesi olmadığından o tahta kapıdan biri içeriye girip ona yardım etmeyecekti. Kendisinde kapıdan çıkacak ne takat vardı, ne de çıksa bile gidecek bir yeri. Zaten o kapıdan dışarı çıkmayı hiç istemiyordu. Oradaki insanlar korkunçtu. Bu yüzden acılar içinde ölmeyi yavaşça bekledi.

Diğer yandan annesi geldi aklına. Öncelerden yaptığı konuşmalarda hep gelecekten isteklerini, görmeyi beklediği şeyleri konuşurdu. Biricik çocuğunun parlak bir geleceğe sahip olduğunu, yeryüzünde huzurlu bir ailede yaşadığını ve hatta biraz açgözlülük yapıp bir torunun olmasını istediğini dile getirmişti. Bu, annesinin istekleriydi. Onun yaşamasını istemişti. Onu ölümden korkutan tek şey annesinin bu arzusuydu.

Solgun göz bebekleri tahta kapının arkasından ayakları sesleri duyduğunda o yöne döndü.

Buraya bir müşteri gelmeyeli uzun zaman olmuştu.

Bu düşüncesi içeriye uzun, yapılı bir vücuda sahip, siyah şapka takmış, kabanı dizlerinin altına kadar uzanan, elinde çanta olan bir kişi girdiğinde yarım kaldı. Giyim tarzına ve bedenine bakıldığında yeraltından birine benzemiyordu. Garipsemedi. Böyle insanlar çok sık olmasa da, arada sırada pisliklerini boşaltmak için böyle yerlere gelirdi.

Ölü vücudu görünce küfürlerle adamın buradan çekip gideceğini düşündü. Ya da yaygara çıkaracağını. İki seçeneği düşündüğünde ürperdi biraz. Onu farkederse bir şeyler yapacağından korkumuştu. Ama daha önce de olduğu gibi, bedenini hareket ettiremiyordu.

"Ah, anlıyorum." Şapkadan adamın yüzü görünmese de onun annesine baktığını anlaması zor olmadı. "O zaman bunlara ihtiyaç kalmadı." Yüzüne gelen bazı sinekleri eliyle kovdu arkasından başka bir adam içeri girdiğinde. İkincisi de aşağı yukarı aynı tarzda giyinmişti. Sadece üzerinde uzun bir kaban yoktu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

dilhun.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin