7.

39 6 23
                                    

İyi okumalar
Oy ve yorum yaparsınız çok sevinirim

...

Jisung ve Minho'nun yaptığı konuşmadan sonra az da olsa konu tatlıya bağlanmıştı. Minho sadece Hyunjini oldukça nazik bir şekilde uyarmış ve gitmesine aynı zamanda yaşamasına izin vermişti.

Minho tekrar Hyunjin'e döndü. Yakınlaşıp yakasından tuttu. Tehtitkar bir sesle konuştu. "Hyuncin misin nesin bilmiyorum ama... Eğer Felix'i üzürsen... Seni parçalara ayırıp köpeklere yem ederim! Ve bide yanımda yapış yapış davranmayın. Anlaşıldı mı?" Hyunjin kafasını hızlıca sallamış ve yakasını ondan kurtarmıştı.

Evet oldukça nazik bir şekilde. İyi geceler dilemiş ve evlerine gitmişlerdi.

Jisung yanında sızlanan Hyunjinle göz devirdi. "Ah canım yüzüm... Ne hale geldi!" Yüzüne dokunuyordu. "Abartma ya, bir kaç morluk" Hyunjin şaşkınca ona baktı. "Ne demek bi kaç morluk? Az daha yüzümle gotum yer değişecekti!"Jisung gülerken Hyunjin oflamıştı. "Ben olmasaydım daha beter hale getirirdi seni." Hyunjin ağlamaklı bir sesle konuştu. "Evet beni diri diri yerdi o manyak.."

Karanlık sokaklarda Hyunjin'in sızlanmaları ve adım seslerinden başka bişey yoktu. Sonunda eve ulaştılar. Jisung cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtı. Tam o sırada mesaj kutusuna bir mesaj gelmişti. Bildirim sesiyle telefonunu çıkardı.

Civciv'im🐣

💭Jisung gerçekten çok teşekkür ederim.
💭Sen olmasaydın şuan Hyunjin çok kötü halde olacaktı😞
💭İyi ki varsın canım arkadaşımm!

Jisung aldığı mesajlarla gülümsedi. Felix hep böyleydi. Teşekkür etmeyi ve özür dilemeyi bilen biriydi. Mesajlara cevap yazacakken içerden gelen sesle telefonu cebine geri soktu. İçeri girdi ve kapıyı ardından kapattı.

"Jisung?" Babası koltuktan kalkıp yanına gelmişti. "Apar topar nereye gittin demin?" Jisung iç çekti. "Arkadaşımın yardıma ihtiyacı vardı. Aradı, bende gittim." Soo-ah da yanlarına gelmişti. Bu kadın herşeye karışmak zorunda mıydı? "Oğlumun yüzü niye bu halde?" Jisung onun soruşduğu soruyla Tanrıdan sabır diledi. "Sizin oğlunuz bayan Soo-ah. Kendisinden sorun isterseniz." Kadın göz devirdi ve Hyunjin'i yanına çekmişti. Hyunjin bile annesinin bu davranışlarından rahatsızdı. "Söyle oğlum, noldu yüzüne?" Hyunjin tereddüt içerisinde Jisung'a bakıyordu. Sevgilimin abisi dövdü diyemezdi. Annesi eşcinsel olduğunu bilmiyordu. Aynı zamanda sevgilisi olduğunu öğrenirse ilişkilerine karışacaktı. "Arkadaşlarla takılıyordum. Biri yanımıza geldi, sataştı falan. Kavga olunca bende arkadaşlarımı korumaya çalıştım." Kadın iç çekti. Jisung konuştu. "Buyrun işte bayan Soo-ah. Oğlunuzdan sormak daha mantıklı öyle değil mi?" Kadın kaşlarını çattı.

Jisung'un babası araya girdi. "Jisung annenle böyle konuşamazsın!"
Jisung şaşırmış bir şekilde adama baktı. "anne mi? O kadının bana annelik yaptığını mı düşünüyorsun baba?"  Adamın yüzünde belli olan bir kızgınlık vardı. "O senin annen Jisung. Kabul etsen de etmesen de. Kadın yıllardır sana bakıyor." Jisung bakakalmıştı.

Soo-ah keyifle gülerken Hyunjin hiçte mutlu değildi. "Bu kadın benim asla annem olamaz. Sen hep iş gezilerindesin. Bana yaptığı şeylerden haberdar bile değilsin!" Adam sesini yükselterek konuştu. "Jisung terbiyeli davran!" Jisung kafasını iki yana salladı. Artık susmayacaktı. "Ne o baba? Gerçekler ağır mı geliyor? Senin gözünde harika biri gibi olabilir. Ama o seninle para için evlendi. Ve beni hiç sevmiyor!" Soo-ah konuşmanın ciddiye bağlandığı görünce inkar etti. "Öyle bişey yok!" Jisung'a tehtitkar bakışlar atıyordu. Ama bu saatten sonra susması mümkün değildi. "Annemle boşandığınızda hayatım değişti. Bir kaç ay sonra bu kadınla evlendin. Küçük olduğum için beni tehtit ediyordu." Soo-ah kafasını iki yana salladı. "Sen de çok değiştin baba. Sanki senin öz evladın değilmişim gibi davranıyorsun. Beni görmezden gelmeye başladın. Velayetim sana verildiği için sende kaldım bunca yıl. Yoksa bu evde bir saniye bile durmazdım.  Artık bir yetişkinim, 19 yaşındayım ama sen hala beni çocuk gibi azarlıyorsun. Şimdiye kadar sesimi çıkarmadım, hep içimde tuttum ama yetti!"

Büyükler ona şaşkınca bakıyordu. "Jisung doğru konuş yoksa elimden bir kaza çıkar!" Jisung konuşmaya devam etti, babası korkacağı son kişi bile değildi. "Hep keşke üniversiteyi başka şehirde kazansaydım dedim. Sırf bu kargaşadan, bu aileden kurtulmak için. Beni anlayan bir tek Hyunjindi, onu öz abim gibi seviyorum..."  Hyunjin'e buruk bir gülümseme sunmuştu. "O bile beni anladı, yanımda oldu. Ama siz-" yüzüne yediği tokatla Jisung'un sözü yarım kalmıştı. "Haddini bil." Jisung elini yanağına koydu. Yediği en sağlam tokattı. Hyunjin annesinin yanından uzaklaştı, kardeşine yaklaştı. "Jis..." Yüzünde şok ifadesiyle duran Jisung'a sarıldı. Bir süre sonra kollarını çekti. Jisung tek kelime dahi etmedi. Son kez Hyunjin'e baktı. Sonra kapıya yöneldi. Hyunjin onu durdurmaya çalıştı fakat bay Han onu durdurdu. "Bırak hangi cehenneme gidiyorsa gitsin! Hâlâ salak bir ergen gibi davranıyor. Geleceği tek yer burası!"

Jisung evden çıkarken hıçkırıklarını tutmaya çalıştı. Karanlık sokaklarda tek başındaydı... Lanet olsun ki annesi evde değildi. Uzun zamandır tanıştığı bir arkadaşı vardı ve onlara misafirliğe gitmişti. Annesini aramaya karar vermişti. Belki o çözüm yolu bulurdu. Annesinin numarasını tuşladıktan sonra telefonu kulağına götürdü.

Annemm💗
sesli arama

Alo anne...

Kadın oğlunun sesini duyunca endişelendi bi anlığına.

Oğlum? Bir sorun mu var?—

—Hayır hayır...
    Nasılsın diye aramıştım

İyiyim bebeğim, sen nasılsın?—Yemeğini yedin mi?   

—iyiyim anne... Evet evet yedim
    merak etme... Ee... Eve ne zaman     döneceksin?

Jisungum, arkadaşım çok ısrar etti o— yüzden bu gece onlardayım. Niye sordun tatlım?

Ow.. peki... Sadece merak etmiştim. İyi geceler anne kendine dikkat et

Peki bebeğim iyi geceler sende— kendine iyi bakkk.   

Telefonu kapattı ve çaresizce ekrana baktı. Ne yapacaktı şimdi? Evine dönemezdi. Felixte kalabilirdi ama yinede vaz geçti bu seçenekten... Yüzünden süzülen sıcak gözyaşları, elinde sıkı sıkı tuttuğu telefonu... Yürümeye devam etti yinede. Nereye gittiğini bilmiyordu. Söylediklerinden pişman değildi, bir daha olsa bi yapardı...

...

Minho koltukta oturmuş alnını ovarken Felix yavaşça abisinin yanına geldi. "Abi..." "Noldu?" Felix iç çekti ve yanında oturdu. "Özür dilerim abi..." Minho gözlerini açtı. "Neden?" Felix abisinin koluna sırnaşırken üzgün sesle konuştu. "Senden gizlediğim için..." Minho üzgün kardeşine bir bakış attı. Pes edercesine nefes verdi, elini onun omzuna koydu. "Tamam... Geçti gitti. Ama seni üzerse nolacağını en iyi sen biliyorsun?" Felix kafasını salladı. Tabiki biliyordu, unutmak mümkün mü? "Evet abi... Biliyorum. Teşekkür ederim" Minho gülümsedi ve saçını okşadı. "Rica ederim kardeşim"

Tatlı abi-kardeş zamanını bozan Minho'nun telefonuna gelen bildirimdi.  Minho iç çekti ve mesajları açmadan Chrisi aradı. Aynı numara onda da vardı ve onun müşteriyle ilgilenmesini isteyecekti...

"Alo Chris? Naber?"
"İyiyim sen?" Minho kardeşinin saçlarını sevmeye devam ederken konuştu.
"Bende iyiyim. Rica etsem müşteriyle sen ilgilenir misin? Mesajlara bakmayacak kadar meşgulüm. Eğer ödemeyi az teklif ederse kabul etme. Ve kimin işini halletmem gerekiyorsa onu depoya getir. İşini yarın sabah hallederim."
"Anlaşıldı parton Lee Know"

Minho gülmüş ve telefonu kapatmıştı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝘬𝘪𝘭𝘭𝘦𝘳'𝘴 𝘥𝘪𝘢𝘳𝘺 // minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin