223 22 6
                                    



Günüm harika başlamıştı. Alarmı duymadığım için uyanamamıştım, arabamın anahtarı muhtemelen yer yarılıp yerin dibine girdiği için okula taksiyle gelmek zorunda kalmıştım ve başım ağrıyordu.

Kendi kendime sinirli bir şekilde söylenirken kampüsün içinde neredeyse koşuyordum. Geç kalmak üzere olduğum dersin hocası problemin ta kendisi olduğu için bir devamsızlıkla dahi bırakacağını söylemişti ve yoklamayı tek tek kontrol eden ruh hastasının tekiydi. O yüzden dersin ilk 15 dakikası dolmadan yetişmek zorundaydım ve sadece 4 dakikam kalmıştı.

Sınıfın kapısını açıp kendimi içeri attığımda saatime baktım. Tam 15 geçiyordu.

"Yetiştim!" dedim nefes nefese. Hoca dahil olmak üzere herkes boş gözlerle bana bakıyordu. İlk 3 saniye içerisinde sınıftan kovulmadığımda rahat bir nefes verip hocaya tatlı bir gülüş attım ve arkaya doğru yürümeye başladım.

Semih'le göz göze geldiğimde sırıtarak bana bakıyordu. Sessizce el tokalaşırken yanına oturdum.

"Gelmeyeceksin sandım lan. Nerede kaldın?"

‿︵‿︵୨˚̣̣̣͙୧ ୨˚̣̣̣͙୧‿︵‿︵

Dersten daha çok nefret ettiğim bir şey varsa o da blok dersti. 2 saat bitmek bilmeyen ders yüzünden başım daha da ağrımaya başlamıştı. Semih ve Yağız'la birlikte okulun içindeki kafelerden birine doğru yürürken bir yandan da elimle başımı ovalıyordum.

"Başım çatlıyor." diye sızlandığımda, her zamanki gevşek tavrıyla cevap vermişti Semih.

"Kahve iç kahve. O zaman hiçbir şeyin kalmaz kardeşim."

Boş masalardan birine otururken Semih'e ters ters baktım.

"Alırsan içerim kardeşim." diye terslediğimde ikisi de gülmüş sonra da kahve almaya gitmişlerdi.

Sonunda kafamı kaldırıp etrafa bakındığımda gözüm birine takıldı.

Arda.

Birkaç masa ötede, her zamanki arkadaşlarından biriyle oturmuş, gülerek bir şeyler anlatıyordu. Öyle mutlu gözüküyordu ki bir an neye bu kadar güldüğünü merak ettim ve o an içimde çirkin bir his oluştu. Öfke? Kıskançlık?

Ben ne hissettiğimi anlamaya çalışırken, Arda sanki birinin ona baktığını hissetmiş gibi başını benim olduğum yöne çevirdi ve göz göze geldik. O an ona nasıl bakıyordum bilmiyordum ama gülümsemesi anında solarken hızla gözlerini benden kaçırmıştı. Ben de gözlerimi sonunda başka yöne çevirirken kalbimin hızlandığını hissettim. Göğsümde nefret ettiğim bir ağırlık hissi oluşmuştu.

"Senden nefret ediyor." diye mırıldandım telefonumu cebimden çıkarırken. Başka bir şeyle ilgilenmezsem gözümün durmadan ona kayacağını biliyordum.

Zaten çok geçmeden Semih'le Yağız ellerinde kahvelerle geri dönmüşlerdi ve Semih hararetli bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Her zamanki gibi.

"Kız çok güzel diyorum oğlum, aşık oldum resmen." demişti Semih karşıma oturup elindeki diğer kahveyi bana uzatırken.

"Kime lan?" diye sordum merakla. Yağız da aynı anda konuşmuştu.

"Ya siktir git. Her gün başka birine aşıksın."

Semih masanın altından Yağız'ın bacağına sinirle tekme attığında gülerek kafamı iki yana salladım. İkisinin normal bir anı yoktu.

"Niye öyle diyorsun duygusuz mal? Ciddiyim."

İkisi daha fazla dalaşmadan tekrar araya girdim.

"Kim oğlum söylesene, merak ettim."

𝙩𝙪𝙩𝙪𝙡𝙢𝙖 ~ 𝙖𝙧𝙠𝙚𝙣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin