Uzun bir bölüm oldu, satır arası yorumlarınızı bekliyorumm günümü güzelleştirin bakalım 💞💞
———
Başka dünyaların var olduğunu bilmek bilinçli varlıklar için karmaşık duygulara sebep olabilir. Bu durumda cahiller daimî mutlu kalanlardır. Hayatınızın kusursuz olduğunu düşünürken varlığının farkında olduğunuz dünyalardan aslında kötü bir düzene sahip olanda yaşadığınızı anlamanız ise karmaşık hislere bir varlık krizi eklemiş olur. Jungkook, dünyanın da mükemmel olduğunu düşünmese de bulundukları konumdaki hiyerarşi kanına dokundukça insanları kıskanır hale gelmişti. Canlılar var oldukça ayrımcılık da var olacaktı, bunu biliyordu ancak dünyanın yıllar önce baş ettiği sorunlarla şimdi karşılaşıyorlardı ve bundan kimse şikayetçi değildi. Hiç yoktan insanlara oyuncak olmadıklarını düşünüyordu, bu toplum yönlendirilmek için yapılmıştı sanki.
Sınırdan geçmeden birkaç dakika önce Jimin'in pembe, reklamlarla donanmış arabasının arkasında gösterişli kıyafetleri üzerine zorlukla geçirirken aklında bunlar dönüyordu. İkisi de ne kadar belli etmemeye çalışsalar da gerginlerdi. Yakalanırlarsa Jimin işin içinden birkaç yalanla sıyrılabilirdi ancak aynısı alt şehirli olan için geçerli değildi. Bu yüzden arkadaşı dolabından en önemli iş adamlarının giydiklerine olabildiğince benzer olanları seçmişti onun için. Bu haliyle ondan şüphelenmelerine imkân yoktu.
"Bu hazırlıklara rağmen içeride fazla vakit geçirmesen iyi edersin. Gösteri sonrasındaki partide onun numarasını aldıktan sonra Seokjin ya da ben seni alacağız ve alt şehre döneceksin."
Jungkook, giydiği siyah, tüllü ve karışık kıyafetini son kez düzeltmenin ardından hızlı bir hareketle ön koltuğa, Jimin'in yanına atladı.
"Taehyung'u bırakabilirsem dönüş işini konuşuruz." Jimin bu sözlere gözlerini devirip arkadaşının kafasına vurdu hafifçe.
"Bu umarım bir heves değildir, kariyerim tehlikede, hatırlatırım. Zaten üst şehrin gözdeleri benden pek haz etmiyor." Hedeflerine varmalarına son bir dönüş kalmıştı, "Son kez soruyorum, seni tanıyan kimse yok. Yanlış mıyım?"
Aptal değildi, bağlantılarından söz ettiği takdirde bu planı anında iptal edeceklerinin farkındaydı. Çünkü alt şehirden gelen bir kaçağa pek misafirperver olmayacakları barizdi. Biriyle yalnızca tekrar görüşmek uğruna arkadaşlarını tehlikeye atıyor gibi görünebilirdi ama üst şehrin iki önemli isminin başına en fazla ne gelebilirdi ki? Zarar her zaman kendine dokunurdu ve Taehyung uğruna bunu pek umursadığı söylenemezdi.
"Beni nereden tanısınlar? Taehyung ile konuşup çıkacağım işte." Şimdilik iknâ olduğunu düşünüyordu.
Sınıra ulaştıklarında rutin kontroller yapılmış ve ayrıntılı şekilde hem üstleri hem araba aranmıştı. Görevli, ilk arabadan inmelerini söylediğinde Jimin'i zaten tanıdığı için saygıyla başını eğmiş, baştan ayağa siyah tüllere ve göz alıcı aksesuarlara bürünmüş Jungkook'u gördüğünde ise ağzı açık kalmıştı. Aynı zamanda önemli birine benzeyen bu adamı nasıl hatırlamadığını merak etmekteydi, hafızası kuvvetli bir sınır görevlisi olduğunu düşünürdü hâlbuki. Yanında en büyük popstar duran bu süslü adamdan şüphelenmek zor olsa da onlardan istediği belgeleri alırken içi rahat değildi ancak buna aldırmamayı seçerek yüzüne kibar bir gülüş yerleştirdi.
Belgeler de incelenip tüm prosedürler başarıyla tamamlandığında sonunda şehirdelerdi. Burası Jungkook'a hiçbir zaman sanal bir dünyadan farklı olmamıştı ve şimdi gerçekten görüyor olmak tuhaf hissetmesine sebep olmuştu. Hem yabancılık hem de yabancılıktan kurtulma isteği duyuyordu buraya karşı. Alt şehirden epey farklıydı, binalar çok daha renkli ve genişçe sokaklardaki insan sayısı daha azdı. Belki de gösteri saati olduğundandı bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pink matter | taekook
FanfictionMükemmel olduğu bilinen Barbieland'in pek kusursuz olmadığının birkaç kişi tarafından fark edilmesi onları asıl bağlayan mesele olacaktı. Alt şehirden olan Jeon Jungkook, ilk uyananlardan olarak Barbie'nin en sevdiği süslerinden Kim Taehyung'u taraf...