Yaralı kedi

259 14 1
                                    

Selam
Biliyorum diğer hikayeyi bekliyorsunuz ama iki gecedir beni uyutmayan bu hikayeyi yazmadan duramadım


Iyi okumalar

###

İstanbul'da sabah saat 9'u 10 geçiyordu. Temmuz ayının normal günlerinin aksine durmadan yağmur yağıyordu ve insanlar kendilerini ıslanmaktan korumak için kaçışıyordu. Bir kişi hariç: o, deniz kenarındaki banklardan birine oturmuş, öylece denizi izliyordu. Üstü sırılsıklam olmuş genç kız sanki farkında bile değilmiş gibi transa girmişti. Ne kadar süre geçtiği bilinmez, yağmur dinmiş ve ortalığa bir sessizlik hüküm sürmüştü. Ta ki bir anda başlayan acı inleme sesleri sessizliği delip geçene kadar.

Uzun zamandır hareketsiz oturan kız, duyduğu acı feryat sesleriyle kendine gelip etrafına baktı ama görünürde kimse yoktu. Ayağa kalkıp sağa sola baktı, yine kimseyi göremedi. Sonra sesi yeniden duydu ve sesin az önce oturduğu bankın altından geldiğini fark ederek aşağı eğildi.
Gördüğü şeyle ne yapacağını şaşırıp bir süre durdu. Bankın altına sinmiş, küçük yeşil gözlü bir tekir kedisi vardı. Tekrar acıyla inlemesiyle kendini hızla toplayan genç kız, dikkatlice kediyi tuttuğu gibi çekip çıkardı saklandığı yerden. "Senin burada ne işin var güzelim, ne yapıyorsun bu soğukta dışarıda? Yoksa sen de benim gibi kimsesiz misin, ha?" Bir yandan kediyle konuşurken, bir yandan da kucağına aldığı kediyi kontrol ediyordu. Sol bacağında kesik izi vardı. Kız hızlıca üstünü kontrol etti yarayı sarmak için, ama tüm kiyafetleri sırılsıklamdı. Bu sefer kediyi oturduğu bankın üzerine bırakıp çantasını karıştırmaya başladı, ama pek bir şey yoktu. Sonunda eline gelen pedle hızla pamuklu tarafını yaranın üzerine sardı, üstüne de saç tokasıyla doladı düşmemesi için. Kedi inlemeyi bırakmış, bu sefer de ayağına dolanan şeyden rahatsız olmuşçasına tuhaf sesler çıkarıyordu. "Ne oldu güzelik, beğenemedin mi ilk yardımımı? E ne demişler, ne umdum değil de ne buldum diyeceksin. Ama bu böyle olmaz, seni bir veterinere göstermeliyiz," deyip ayaklandı. Kediyi kucağına tekrar alıp yürümeye başladı. Bir süre sonra karşısına çıkan sıra sıra mağazalara göz gezdirirken yaşlı bir kadının yanına yaklaştı. "Affedersiniz, acaba bu yakınlarda bir veteriner kliniği var mı?"

Kadın duyduğu sesle arkasını döndü. Yağmurdan ıslanmış genç bir kız ve elinde onun gibi sırılsıklam, yaralı bir kedi vardı. Gördüğü manzarayla, "Aman kızım, var da sen önce bir üzerini mi kurutsan, yoksa hastanelik olacaksın."

"Yok, sağ olun. Siz yolu tarif ederseniz daha iyi olur."

" kızım, en azından gel dükkana, sana sıcak bir çay vereyim, böyle olmaz." Kadının içten ve samimi tavrı kızı duygulandırmış, unutmaya çalıştığı anıların yavaşça zihnine nüfuz etmesini sağlamıştı. Kucağındaki kedinin tekrar inlemesiyle girmek üzere olduğu girdaptan hızlıca çıkıp, "Yok yok, sağ ol teyzecim ama yaralı, acil veteriner görmeli," dedi kucağındaki kediyi göstererek.

"Peki kızım, beliki kedinin canı seninkinden kıymetli. Bir durak yürürsen hemen karşına çıkacak, üstünde hayvan resimleri var," deyip bu sefer kediye döndü. "Böyle sahibin kıymetini bil küçük bey, bak seni kendisinden çok seviyor."

Kız kadına teşekkür edip yola devam etti. O sırada da kediyle konuşuyordu. "Sen erkek miydin ya? Ben seni kız sanıp ikide bir güzelim diyorum ama insan bir uyarır" deyip kendi dediğine güldü " Doğru ya, sen kedisin bende insan diyorum, pardon. Zaten iyi ki değilsin, insanlar çok kötü. ben insanları hiç sevmiyorum." Gülüşünü kendi sözleri soldurmaya başladıkça konuyu değiştirdi hızlıca. "Ee, senin adın ne? Yok mu? Peki, biz koyalım o zaman. Acaba ne olsa? Bak bakayım bana, gözlerin yeşil gibi... Zeytin olsun mu?" Kedi sanki onu anlıyormuş gibi her dediğine tepki veriyordu. "Ne o beyefendi, sevmediniz mi? O zaman Tüylü?" Huysuzca ses çıkarmasından, "Bunu da mı sevmedin? Tamam, buldum!" dedi. "Bu sefer seveceksin, eminim."
Kedi kulaklarını dikmiş, bekliyor gibi bir tavır takındı.
"Senin adın Yakışıklı olsun, ha, ne dersin?" Kedinin kafasını kızın göğsüne sürtüp tatlı sesler çıkarması, kızın kıkırdamasına sebep oldu. "Biliyordum seveceğini, sen bence biraz narsistsin, bak benden söylemesi," dedi
" memnun oldum Yakışıklı bey bende Asi, tek tabanca Asi" derken sonunda veterinere ulaşmışlardı.

Klinikten eve gelene kadar kızın canı çıkmıştı. Veterinerde kedinin bacağına dikiş atılmış, aşısı yapılmış, ilaçları verilmişti. Maaşının yarısını oraya bırakmıştı. Sonra da kediyle minibüse alınmadıkları için üç otobüs değiştirmek zorunda kalmıştı. Şimdi eve girerken akşam 6 olmak üzereydi. Bir artı bir olan evin içine girdiğinde, sonunda tüm gün kucağında taşıdığı kediyi yere bıraktı. "Sonunda evimize ulaştık, ha ne dersin Yakışıklı? Şimdi ikimizin de banyo yapması gerek."

Kız gidip küveti hızla doldurdu, ardından veterinerin verdiği özel elastik yapılı koruyucuyu kedinin yaralı ayağına giydirdi. Kendisi de üstünde çoktan kurumuş olan kıyafetlerini çıkarıp iç çamaşırlarıyla beraber kediyi alarak küvete girdi.
Kedi irkilmesin, korkup kaçmasın diye beraber girmişti onunla küvete, çünkü normalde kediler sudan korkardı. Ama Yakışıklı diğer kediler kategorisine girmiyordu. Tam tersine, suyu çok sevmiş gibi sesler çıkarıyor, Asiye dönmüş suda onu izliyordu gözlerini kırpmadan. "Kendine özgü insanlar vardır, sen de kendi türünde öylesin sanırım. Sen biraz çapkınsın sanırım ha? acaba adını Behlül mü koysaydım?" Kedinin sürekli vücuduna bakmasıyla söylemişti bunu. "Ne o beyefendi, cevap bile vermiyorsunuz," kedisinden cevap alamayacağını anlayan kız, sonunda pes ederek kediyle beraber küvetten çıkıp, önce kediyi duruladı. Ardından, üzerinde kalan son kıyafetlerini çıkarıp hızla kendini duruladı. Büyük beyaz havluyu kendisine, saç havlusunu da kediye dolayarak banyo maceralarını sonlandırdı.

Üzerine şort ve atlet pijamasını giyip, kıvırcık saçlarını kurutmakla yetindi. Kediyi de kurulayıp pansumanını değiştirip yatağa uzandılar beraberce. "Bugün baya yorulduk, değil mi Yakışıklım?" deyip aklına gelen şeyle telefonunu eline aldı. "Ama ben senin hakkında pek bir şey bilmiyorum. Biraz araştıralım mı?"
İnternetteki kısa araştırmasından anladığı kadarıyla tekir kedileri 'oyun oynamayı seven, ilgiden hoşlanan, sokakta uzun süre yaşasalar bile ev ortamına kolayca uyum sağlayabilen, meraklı ve hareketli oldukları için pencereden ya da balkondan düşebilirlerdi.' Son okuduklarıyla hızla kalkıp pencereleri kontrol etti, kitli olup olmadıklarını. Sonrasında ise geri dönüp duvar dibindeki tek kişilik yatağında yatan kedisinin yanına kıvrıldı. Tüm günün yorgunluğuyla uykuya dalmadan önce son hatırladığı şey, kedisinin boynuna doğru sokulmasıydı.

Sabahın ilk ışıkları odayı doldururken Asi tüm vücudunda hissettiği ağırlıkla gözlerini yavaşça açtı. Kendisine bakan bir çift yeşil-kahve gözle göz göze geldi ve tekrar yorgunca gözlerini kapadı. Ta ki zihninin gerisinden gelen bir zil sesiyle anında gözlerini sonuna kadar açıp, kendisine bakan yabancı adamı görene kadar. Birkaç saniyelik şaşkınlık anında, adamın gerçek olduğunu ve bedeninin yarısının üstünde olduğunu fark edince çığlık atıp, "İMDAT! YARDIM EDİN!" diyerek tüm gücüyle onu üstünden atıp yataktan anında çıktı. Gördüğü manzara gözlerini neredeyse yuvalarından çıkaracak cinstendi: Yatağında hiç tanımadığı kumral, ela gözlü ve en önemlisi çırılçıplak bir adam vardı. "SAPIK! İMDAT! YARDIM EDİN! SAPIK VAR!"

 "SAPIK! İMDAT! YARDIM EDİN! SAPIK VAR!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






ÖNEMLİ BIR NOT: bu hikayeyi sadece iki bölüm yazmayıyı düşünüyorum. iki tarafıda anlamak için birer bölüm. Eğer beğenir ve devam etmesini isterseniz yazmak isteyene verebilirim kendisi devamını kendi hesabında yayınlar, yada isterse yazıp kimin yazdığı tabiki belirtilerek bu hesaptanda paylaşıla bilir bu sizin kararınız

Miyav Miyav Aşkım 🐈Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin