Küçük bir gülümseme çok mu görülüyordu bana? Buraya geldiğim günden beri zihnimi boşaltmaya, kafamın biraz rahatlamasına her şeyden çok ihtiyacım varken,neden?
Onunla yaşadığım küçük göz teması tüm bu ihtiyacımı karşılamıştı. Beni dişlerimin gözükecek derecede güldürmüş,kalbimin hızla atmasına sebeb olmuştu.
Bunun mutluluğu üzerimdeyken koğuşuma doğru irelledim, kapıyı kendime doğru çektiğimde lanet karanlıkla karşılaştım yine,ancak bu beni huzursuz etmemişti. "Ahjussi,ben geldim." Işıkları açtım. Kafamı kaldırdığımda karşılaştığım boynundan asılmış beden gülümsememi benden çalmış,tüm vücudumun titremesine sebep olmuştu.
Nefeslerim hızlanırken korkuyla kendimi dışarı atdım,tiz çığlığımdan dolayı olacakki aşağıdaki tüm mahkumların bana baktığını hissediyordum. Dizlerim daha fazla sabit kalamadı,soğuk zemin kendine çekti beni.
Koğuşta benimle birlikte kalan amca bembeyaz teniyle kalın bir iple asmıştı kendini. Ya da asılmışmıydı?
Karşımda sallanan bir ceset vardı ve ben hiç iyi değildim. Hızlı nefeslerimle göğsüm inip kalkırken gözlerim irice açılmıştı,iki elim soğuk zeminle temas halindeydi. Arkaya doğru gitmeye çalışıyordum, gidemedim.Parmaklıklara çarpmıştı sırtım,acıtdı. Artık nefes almakta ta zorluk çekmeye başladığımı hissederken ellerim ilacımı almak için hareket edemiyordu.
"Çocuk!" yan tarafımdan gelen fısıltıyla dolu gözlerimi çevirdim o tarafa. Diz çökmüş,endişeyle gözlerime bakan bir Yoongi vardı yanı başımda. Siyahın en güzel tonu olan o gözlerinden destek alarak dudaklarımı araladım.
Ellerini kaldırdı yavaşca,yanaklarıma gitdi. Yüzümü avuçları içine alarak gözlerini tüm yüzümde gezdirdi.
Kolumu kaldırarak yüzüme uzanan koluna tutundum, kalbim çıkacak gibi korkuyla atarken tutunduğum kolunu sarmış kumaşı sıktım,sıka bildiğim kadar."Hyung..ceset var o-orda." zor çıkan sesimle bu kadar söyleyebilmiştim sadece,daha sonraysa bir hıçkırık duymuştu benden. Dudaklarım titriyordu,göğsüm sıkışıyordu. Farketmişti,ne kadar berbat bi' halde olduğumu farketti. Yanaklarımı kaplayan elleri enseme doğru giderken beni kendine doğru çekti,sıkıca kafamı göğsüne yasladı. Sarılmıştı bana,titreyen vücudum ona sokulmuşken biraz sakinleştiğimi hissediyordum.
Bir eliyle beni sakinleştirmek için sırtımı okşuyordu, kapadım gözlerimi. Kafamı omzuna yaslarken tüm acı yüklerin ağırlığının vücudumu terk etdiğini hissetdim.
Ellimin altında ezilen kumaşı yavaşca bırakmıştım, burnumu çekerek daha fazla gömdüm kafamı omzuna. Sarılışı o kadar sıcak,o kadar huzurlu hissettirmiştiki burda ölmeyi bile tercih edebilirdim."Tamam geçti,geçti. Ben yanındayım." Nasıl oluyordu?
Beni sakinleştirmek için söylediği şu iki cümle nasıl oluyordu ki, tüm kederimi bana unutturuyordu?Zifiri karanlığımda beni aydınlatması için sarılacağım bir beden ararken tanrı onu bana göndermişti sanki,işte o zaman hiç bir zaman hissetmediğim bir duyguyu hissetdim,o duygunun ismini bilemiyordum. Anladım ki,zaman öğretecekti.
Kollarını bana sarmış,beni kucağında kendi koğuşuna taşıdığında gözlerimi zar-zor kapatmamaya çalışırken gördüğüm son şey gardiyanların merdivenlere doğru bir ceset taşımasıydı.
________________________________________________________