64. Bölüm✓

95 7 30
                                    

Nil Doğanoğlu'nun Anlatımıyla...

Ben bugün bir şey öğrenmiştim. Hemde öğrendiğim bu şey içime öyle bir kazınmıştı ki bir daha unutmayacaktım.

Her zaman küçük de olsa bir umut vardı.

Bundan aylar önce Batu için hissettiklerim bir dosttan fazlası değildi. Sonra ise onu yanında bir kızla gördüğümde bütün hislerim gün ortasına çıkmıştı. Sevgilisi olduğunu düşünmek beni öyle bir kıskançlığa sürüklemişti ki sürekli onu takip etmiştim. Sonra işte Batu onu takip ettiğimi sezmiş ve benden şüphelenmişti. Ve olaylar olaylar..

Buradaydık.

Birlikteydik ve onunla çok mutluydum.

Parmaklarımı sarılı göğsünde gezdirirken o ise saçlarımla oynuyordu. Dakikalarca birbirimizle konuşmamış anın tadını çıkarmaya bırakmıştık. Öyle rahat, öyle huzurluydum ki.. onun gitmesi düşüncesi beni kahretmişti. Şükür ediyordum, kurtulmuştu.

"Vaktimiz yok, Nil." Diye mırıldandığında dikkatimi ona verdim. Sesi çok kısık ve yorgun geliyordu. "Bizim hiç vaktimiz yok."

İçime dolan rahatsızlıkla "Ne demek istiyorsun, Sevgilim?" Diye sordum.

"Artık bir şeyler yapmalıyız." Diyerek saçlarıma bir öpücük kondurdu.

Ne demek istediğini hala anlamamıştım. "Neler?"

Sıkıntılı bir iç çekişini duydum. "Sana bunu burda sormak istemezdim, Güzelim. Ama bugünde ölümün kapıda olduğunu gördüm. Ben vakit kaybetmek istemiyorum, seninle geçirdiğim her saniyenin kıymetini bilmek istiyorum."

Kaşlarımı kaldırarak doğruldum ve ona zarar vermeden yüzüne döndüm. "Ne soracaksın bana?"

İçimde oluşan küçük heyecanla cevap vermesini beklerken aklıma bir sürü düşünce gelmişti.

Kahve bakışları yüzümde gezinirken eli yarasını tuttu ve yavaşça doğruldu. Yüzlerimiz böyle çok yakın olduğunda bütün bedenime bir uyarı gitti. Boştaki eliyle yanağımı kavradı. Dudakları yavaşça dudaklarıma kapandığında hiç vakit kaybetmeden ona karşılık verdim. Sıcak dudaklarının yavaş hareketi başımı döndürürken yanağımdaki eli yavaşça sırtıma doğru indi ve beni kendine çekti. Yarasının olduğunu hatırlatmak istercesine omuzunu tuttum ve onu durdurmak için hafifçe sıktım.

Sırıtarak benden ayrıldı. Alnını alnıma yaslayarak gözlerini kapattığında alt dudağımı ısırdım ve bende gözlerimi kapattım.

"Benimle evlenir misin, Nil'im?"

Hazal Demir'in Anlatımıyla...

Hayır, hayır, hayır!

Ejdere şuan hamile olduğumu falan söyleyemezdim! O kadar olay yaşamıştık, daha etkisinden bile çıkamamıştım. Hem tepkisini kestiremiyordum. Ya bebeğimizi istemezse? O zaman kahrolurdum.

Kesinlikle bunu söyleyemezdim.

"Hadi ama, Hazal! Deniz çok sevinecek, biliyorum."

Masal teyzenin ısrar çabalarıyla bakışlarımı ondan çektim. Geldiğimizden beri Masal teyze tutturmuştu Ejdere söyle de, söyle diye. Ama ben onunla aynı fikirde değildim. Ejderin duyguları öyle karmaşıktı ki asla çözemiyordum.

"Emin değilim, Masal teyze." Diye mırıldandım sıkıntıyla.

Onun yanında ocaktaki çorbayı karıştıran annem "Söyle de sussun şu karı!" Dedi sinir bozucu bir tavırla.

Masal teyze kaşlarını çatarak ona döndü. "Sesim sizi rahatsız mı ediyor, Fulya hanım?"

İmayla sorduğu soruyla annem sırıtarak ona döndü. "Sesiniz karga gibi, Masal bey."

BenDeniz#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin