Sabah olduğunda yorgun ve bitap düşmüştü Peli. Bu şekilde uyuyakalmıştı. Hayatının bir anlamı kalmamış gibi görünse de artık bambaşka bir yola evriliyordu. Dolulu bir günde rast geldiği bir ceset artık hayatını bambaşka bir noktaya getirmişti.
Saat 08.30 gibi kapı çaldı. Gelen Serhan'dı.
"Hanımefendi, hanımefendi!" diye kapının arkasından seslendi. Peli'den hiçbir tepki gelmiyordu. Gece boyunca ağlamaktan yorgun düşmüş bedeni derin bir uykudaydı. Birkaç kez aynı şekilde seslendi Serhan. Herhangi bir cevap gelmediği için yedek atahtar ile odaya girmek zorunda kaldı. Peli'nin başına bir şey gelip gelmediğini merak ediyordu. İçeri girdiğinde Peli, akşam giydiği elbise ile öylece uyuyakalmıştı. Saçları göğsüne kadar yayılmış, elbisesinin bir askısı omuzlarından düşmüş, elbisenin etek kısmı dizlerine kadar çekilmişti. Peli'yi yatakta bu şekilde gören Serhan, ilk bakışta gözlerini kaçırsa da sonrasında bilinçli olarak Peli'yi seyretmeye başladı. Bir yandan uyandırması gerektiğini bilse de onu seyretmenin verdiği hazza engel olamıyordu. Baştan aşağıya doğru onun bedenini süzerken, Serhan'ın kalp atışı hızlanıyor, vücudunun sıcaklık seviyesi git gide yükseliyordu. Sonunda bu olaya son vermesi gerektiğinde ise bunun, ona çölün ortasındaki bir vahayı terk etmek gibi hissettireceği aşikardı. Ama elbette ki bu bir aşk değildi. Topyekün bir erkeklik arzusuydu. Bir erkeğin yarı çıplak bir kadını gördüğü anda hissedeceğini hissediyordu o da.Az sonra bu gidişata bir son verircesine birkaç defa öksürük sesi çıkardı Serhan. Elbette ki bu Peli'yi uyandırmaya yetmedi. Böylece Serhan sesini yükselterek:
" Peli, Peli, Hanımefendi! Uyanın lütfen!" Dediginde Peli gözlerini açtı. Ancak hiçbir şekilde Serhan'ın odada oluşunu önemsemedi. Sadece "ne oldu?" dercesine kafasını salladı. Buna cevaben Serhan:
" Öncelikle odanıza izinsiz girdiğim için affedin lütfen. Lakin bir süre kapının önünden size seslendim. Ancak sesimi duyuramadığım için yedek anahtarla içeri girmek zorunda kaldım..." Peli, önemsemiyormuşçasına yatağından doğruldu ve bir süre dinledikten sonra konuşmayı bir anda keserek:
"Ne için burada olduğunu anlatacak mısın artık!" dedi. Bunun üzerine Serhan asıl geliş amacını şu cümlelerle ifade etti:
" Beyefendi'nin koymuş olduğu kurallar nedeniyle her sabah 09.00'da kahvaltı salonuna inmeniz gerekiyor."
Peli: Ben aç değilim
Serhan: Bu bir kural hanımefendi.
Peli: İzinsiz odama girmemen gerektiği de bir kural. Ama girdiğine göre!
Serhan: Hanımefendi...
Peli: Tamam, tamam. Sen git. Duş almam gerekiyor.Serhan, Peli'nin sözleri üzerine odadan çıkarken, gözlerini ondan bir türlü alamıyordu. Kapıyı kapatıp koridora çıktığında ise aklında tek bir düşünce vardı: Peli'nin gözlerindeki boşluk ve mutsuzluk. Onu böyle görmenin kendisini huzursuz hissettiriyor olması Serhan'ı da şaşırtıyordu.
Peli, Serhan'ın çıkışından sonra yavaşça yataktan kalktı ve banyoya yöneldi. Aynaya baktığında, yüzündeki yorgunluğu ve gözlerindeki şişliği fark etti. Bir süre yüzüne dokundu. Aynada kendini izledi. Sonra duşun altına girdi ve sıcak suyun rahatlatıcı etkisiyle bir süreliğine de olsa düşüncelerinden uzaklaşmış gibi görünüyordu. Ancak aklı hala bir gün önce yaşadığı olaydaydı. Bu olayın hayatını nasıl değiştireceğini bilemiyordu ama kesinlikle bir şeylerin farklı olacağını hissediyordu.
Duştan çıktıktan sonra bir süre ne yapacağını düşündü. Kahvaltıya gitmek istemiyordu ama Serhan'ın ısrarı yüzünden gitmeye karar verdi. Kıyafetlerini giyip kahvaltı salonuna indiğinde, odadaki herkesin bakışları onun üzerinde toplandı. Özellikle Yaralı Yüz, ona dikkatle bakıyordu.
Yaralı Yüz, elinde bir kahve fincanıyla Peli'ye doğru yaklaştı ve sakin bir ses tonuyla "Peli, lütfen otur. Seninle konuşmamız gereken önemli bir konu var." dedi. Peli, gönülsüzce bir sandalyeye oturdu. Yaralı Yüz sözlerine devam etti:
"Dün yaşadığımız olay hakkında konuşmak istiyorum. Bu olay, sadece senin değil, aynı zamanda benim de hayatımı değiştirecek. Bu yüzden neden benimle olman gerektiğini anlaman gerekiyor.
Peli, şaşkınlıkla "Ne demek istiyorsun? Zorla seninle evlenmeli miyim yani?" diye sordu. Yaralı Yüz, bir an duraksadıktan sonra " Öldürdüğün o adam, burada bulunan herkesin geçmişiyle ilgili önemli sırlar barındırıyordu. Ve bu sırlar, birer birer gün yüzüne çıkacaktı. O zaman hepimizin hayatında bir şeyler değişecekti."
Peli, ölen adamın hayatıyla ilgili ne gibi bir bağlantısı olduğuna anlam veremiyordu. Bir süre düşündükten sonra Yaralı Yüz'e dönerek:
"Buradaki herkesin geçmişiyle bir bağlantısı varsa, bu herkesin sorunu. Beni ilgilendiren tarafı ne? Beni neden katil ettiniz?"O anda, salonun kapısı hızla açıldı ve içeriye bir grup adam girdi. Adamlardan biri elindeki silahı Peli'ye doğrultarak: "Kesik Kulak'ı öldüren sen misin?" dedi. Peli, şaşkınlıkla ayağa kalktı ve "E e evet" dedi. Adam baştan aşağı Peli'yi süzdükten sonra sakin bir şekilde " Namıdeğer Kesik Kulak'ı gerçekten bir kadın mı öldürmüş Napmış saçını mı çekmiş?" dedi ve aniden sinsice gülmeye başladı.
Peli, Yaralı Yüz'e baktı ve kafasını hızlı bir şekilde geriye attı ve sonra düzeltti. Yaralı Yüz anlatılmak isteneni hemen anlamış olacak ki adamla konuşmaya başladı:
"Sizin Kesik Kulak, Karnı Deşik'e döndü." Der demez adam, Yaralı Yüz'e döndü. Yaralı Yüz adamı oyalamaya devam ederken bu esnada masanın köşesinde gizlenmiş olan Yaralı Yüz'ün adamlarından biri Peli'nin eline bir silah iliştirdi. Peli, silahı alır almaz adamı kafasından tek kurşunla vurdu. Adam oracıkta öldü ve yere yığıldı. Peli adama iğrenir bir şekilde bakarak:
" Evvvettt seni de bir kadın öldürdü." dedi. Ve sonra hafifçe gülümseye başladı. Diğer adamlar olaya şahit olunca panik olmaya başladılar. Ve tam silahlarına sarılacakken Peli içlerinden birini ayağından vurdu. Yaralı Yüz'ün adamları geri kalan adamlarla çatışmaya girdiler. Sonunda tüm adamlar haklandıktan sonra ortalık kan gölüne dönmüştü. Yaralı Yüz, büyük bir gururla omuzlarını dikeltti ve Peli'ye baktı ve:
"İşte benim kadınım!" Diye haykırdı. Peli o anda hiç düşünmeden bir kurşunu da Yaralı Yüz'e sıktı. Yaralı Yüz'ün adamları Peli'ye doğru hücum edince Peli, rastgele adamlara ateş etmeye devam etti. Kurşunlardan birkaçı adamlara isabet etse de bunlar sadece hafif sıyrıklar olarak kaldı. Adamlar Peli'yi yakalayıp üst kattaki odaya kapattılar. Peli ise duygusuz bir şekilde sadece Yaralı Yüz'ün ölüp ölmediğini merak ediyordu.Serhan, tüm bu olan biteni sadece izlemekle meşguldü. Ancak Yaralı Yüz'ü vurduğunda Peli'ye gözleriyle cesaret veren de ta kendisiydi. Ama içinde bir huzursuzluk belirdi. Şimdi ne olacaktı? Peli'ye ne yapacaklardı?
Devam ediyor...