Ellerini saçlarına götürmüş ve parmakları ile hacimlendirerek bana yaklaşmıştı. Başını eğerek konuşmasına başladı. ‘’Koğuş 44. Kim jeongguk.’’
Başımla onaylayıp hızlıca ilerleyerek yanından ayrıldım. Kalbim ufak bir sıkışmaya girmişti. Neydi bu cidden böyle? Günahkar olma jeon, zaten büyük bir günahın ve zulmün içindesin…
Olaydan hemen sonra birkaç kişiye sorarak koğuşun yerini öğrenmiş ve şimdi ki yerime geçtim, beklediğimden daha samimi bir karşılık almıştım herkesten. Gülmek burada günah değildi. Yeni arkadaşım jimin tarafından güzelce (?) sorguya tutulduktan sonra atıştırmalıklarla birlikte şimdi sohbet ediyorduk. Kimse beni başka biri olarak görmemişti. Hoş, bu benim şüphe durumumu etkilemezdi onlar konuşurken dinleme baktım. Konu askeriyede dönen dedikodulardı.
‘’Nöbet değişimde sominin gördüklerini biliyor musunuz?’’
‘’Ne görmüşki, hem hangi sınır?’’
‘’Kuzey kore sınırında, soojinle birlikte devriye değişimde sınırda haraketlilik görmüşer araçlar hızla geçiyor ve bazen durup kontrol ediyorlarmış.’’
Ne? Sınırı korumaları için kadınlarımı gönderiyorlar. İçimde kahkahalara boğulmak isterdim fakat bunu ne yazık ki dışa vurmuştum. Koğuşta sessizlik olmuştu gülmemi dindirerek etrafa baktım. ‘’beni yanlış anladınız, hiç bir şey yapamayacaklarını bildikleri halde göz dağı vermeleri komik.’’ Benim açıklamamla birlikte herkesin yüzüne bir gülüş ve sırıtış oturmuştu. İyi kurtardın jeon iyi kurtardın sakin kal!
...
Bir kaç saat ardından herkes görev yerlerine dağılmıştı, komutan taehyung ise, ah her neyse taehyung işte. Taehyung da beni buraya çağırmış ve bana görev yeri için diğerleri ile konuşacağını belirtmişti o yüzden hâlâ burada bekliyordum nerede ise bir saat olacaktı. Ayakta dikilmekten yorulmuş ve artık kapıyı tıklamak için yaklaştığım sırada elim havada kaldı. 'kuzey Kore...'
Dur ne? Kulağımı bir kez bile olsun şüphe etmeden kapıya yasladım ve dinlemeye başladım. "Kuzey Kore'nin gizli müttefikleri arasında Rusya da var bu çocuk ordan gelmiş olmalı dikkatli ol ve göz hapsine al onu taehyung." Dudaklarımı kemirerek başımı hemen kapıdan çektim. Şimdi yarrağı sağlam yedim işte.
Bir komutan tarafından göz hapsinde olacaktım ve komutanlar için iş her saat geçerli bu da demek oluyor ki hoseok ile buluşmam imkansızlaşacak... "Ne düşünüyorsun öyle kara kara?" Arkamda duyduğum yoğun ses ile birlikte tiz bir çığlık atarak bir iki adım yalpaladım. Tam düşeceğim sırada sesin sahibinin eli kolumu bularak beni dikleştirdi.
"B-birşey yok kim- komutan kim."
"Olmasın, bu gün nöbet yerinde duracaksın somi ile birlikte."
"Ah peki efendim, hemen şimdi gidebili-"
Bir anda beni çekiştirerek ilerlemeye başladık, diceklerimin hepsini yutmuştum, kitapların olduğu ama kütüphane diyemeyeceğim bir odaya gelmiştik beni içeri soktuktan sonra kapıyı üstümüze kilitleyerek üzerime yürümeye başladı. Hey hey yakalanmadım değil mi? Hayır jeon geleli bir gün bile olmadı imkanı yok!
Önümde dikilmeye başladı, yakındık, çok. Kelimelerim birbirine karışmış oda aynı surat ifadesi ile bana bakıyordu. "Buyrun komutan kim?" Söze girerek birazda olsun sakin olduğumu hissetirmeye çalıştım. Bir kaç adım benden uzaklaşarak kitaplara baktı.
"Senin şu zayıf vücuduna talim dersi veremem, burdan istediğin kitapları seç ve nöbet yerine götür orada okursun uykunda gelmez." Tam dönüp gideceği arasında merakıma yenik düşerek sordum. "Bunu demek için ne diye kapıyı kitleme gereği duydunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
taekook opposite poles (zıt kutuplar)
FanfictionKuzey Kore ve güney korede hep bir soğuk savaş hakimdi, ama bazı dedikodular bunun sıcak savaşa döneceğine kan ve acı dolu zamanlar olacağından bahsediyordu, kuzey kore cephesinde askeriyede ajan olan jeon jungkookta buraya gizli görev için gelmişti...