shades of cool, 2722

7 1 0
                                    

jilix, love dose.
m.

--

tanımadığım genç bir adam o lanet barda beni kendisine ve o siktiğimin malına bağımlı ettiğinde kendime çok kızmıştım.

--

uyandığımda henüz net görmeyen gözlerimle etrafıma bakındım. tamam, odamda değildim; alışık olduğum bir şeydi, o'nun odasındaydım; bu da şaşırtıcı değildi.

büyük ihtimalle yine dozu kaçırmıştım ve kriz geçirmiştim. bu hafta kaçıncıydı? hiç bilmiyorum. o biliyordur.

kendimi işiteceğim azara hazırladım. odaya tüm seksiliğiyle girecek ve gözlerini benden tek bir saniye bile ayırmayacak, bu hafta kaçıncı olduğunu soracaktı. tartışacaktık ve en sonunda "olmayan tanrı'na dua et seni seviyorum." diyecekti.

beni sevdiğine emin değildim, bedenimi seviyordu. sevgisi hakkında hiç konuşmadık gerçeği. beni sevip sevmediğini sorsam yine tartışacaktık. onunla tartışmayı hiç sevmiyordum.

ben bağımlısı olduğum adamın beni sevip sevmediğini düşünürken kendisi odaya girdi. gözlerim zaman kaybetmeden mavi gözlerini buldu. keskin gözlerini ayırmadan bakıyordu bana, nefesimin kesildiğini hissettim. göz temasımızı kesip gözlerimi aşağılara kaydırdığımda ağzımdan çıkacak utanç verici sesleri tutmak zordu. kolsuz bir v yaka giymişi ve dövmesi tamamıyla gözüküyordu. gözlerim bir süre dövmesinde takılı kaldı. ne ara yaptırmıştı? onu en son gördüğümde yoktu ki onu sadece 5 gün önce görmüştüm. gözlerim daha da aşağıya kaymaya devam ettiğinde pantalon yerine eşofmanlı olduğunu gördüm. demek ki bugün çalışmıyordu.

"yongbok."
derin sesi ismimi seslendiğinde onu süzmeyi bırakıp gözlerimi yüzüne çıkardım. yüz ifadesini gördüğümde biraz şaşırmıştım. tartışmaya başlayacak gibi durmuyordu. sinirli değildi. yüzünü biraz daha incelediğimde fark ettim endişeli olduğunu.

bir şey söylememi bekliyor olacak ki, yeniden seslendi bana; "yongbok?"
transımdan çıkıp cevap verdim, "merhaba, jisung. görüşmeyeli uzun zaman oldu." onu karşımda görmeye alışmama rağmen yine de afallayıp aptalca şeyler söylüyordum.

derin bir nefes verirken yatağa ilerleyip yakınıma oturdu. "daha 5 gün önce görüştük, lix." dedi. sesi endişeliydi.

neler döndüğünü anlamaya başlamıştım, tartışmayacaktık; bana bırakmamı söyleyecekti, yapamayacağımı bilmesine, kendisi de bırakamamasına rağmen.

"olabilir." dedim, boynuna sarıldım, keskin ama aynı zamanda yumuşak olan kokusunu soludum. "bana uzun zaman gibi geliyor." dedim, derin sesim dudaklarım boynuna değiyorken daha derin çıkmıştı.

jisung beni boynundan çekip yeniden gözlerimizin buluşmasını sağladı.

"çok alıyorsun çünkü, felix." dedi, "endişeleniyorum."

"endişelenecek bir şey yok." dedim sert bir şekilde. yoktu. onu tanıdığımdan beri kullanıyorum. beni uyuşturucuyla tanıştıran da kendisiydi oysa.

"evet, var." sesi ciddiydi, endişeli tonu kaybolmuştu. kendimi her zaman sorduğu soruya hazırladım; "bu hafta kaçıncı bu, felix, biliyor musun?"

love dose ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin