"Buradan nasıl gireceğiz?!" Hyunjin etrafına korku dolu gözlerle bakarken Jisung'a fısıltıyla bağırdı. Kulüp odalarının penceresinin önünde, Jisung'un onu içeriye fırlatma planının ne kadar saçma ve işe yaramaz olduğunu anlatmaya çalışıyordu. "Ben oraya yetişemem bile!"
"Evet, bu yüzden," Jisung, Hyunjin hala etrafa korkarak bakarken beline sarıldı ve Hyunjin'i havaya kaldırdı. Artık Hyunjin etrafa değil kendisine korku dolu gözlerle bakıyordu. Jisung hoşuna gittiğini gizlemeyecekti. "Ne oldu? Seni böyle kaldıracağım işte ve sen de piçlik yapmayı bırakıp ayağını pencerenin pervazına koyacaksın."
"U-umarım bugün ölmem."
"Hiçbir şey olmayacak. Hadi atla içeriye."
Hyunjin, yukarı çekilen tişörtüne ve çıplak tenine değen Jisung'un parmaklarına rağmen kendini kulüp odasının içerisine atmayı başardı. Geri dönüp Jisung'u yukarı çekmesi gerektiğini düşünüyordu ama arkasını dönmesiyle Jisung'u burnunun dibinde bulması bir oldu. Gözlerini yumdu ve hafifçe geriye sendeledi.
"Doğru söyle kuzeydeyken askeri bir eğitim aldın değil mi?"
Jisung ona sırıttı. Hyunjin'i rahatlatmak yerine daha da tedirgin eden bir şekilde.
"Kuzeyliysen ve erkeksen asker olarak doğuyorsun zaten." Jisung sırt çantasını açtıktan sonra içinden Hyunjin'in ödevini -Bir saat önce beraber yapmışlardı- çıkardı. Kulüp odasının anahtarını aldı ve pencereyi kapatıp dikkat çekmemek için perdeleri çekti.
Okulda iki tane görevli vardı. Biri sürekli uyuyordu ve bu yüzden Jisung ondan endişe etmiyordu. Ancak diğer görevli onun tam aksiydi. Bir an koridorun başındaysa diğer bir an koridorun sonunda oluyordu ve bu yüzden Hyunjin ile ödevi koyduktan sonra kulüp odasına anında geri dönmeleri gerekiyordu. Bunların hepsini Hyunjin'in annesinin, Hyunjin ve Jisung'un evden çıktıklarını farketmeden yapmaları lazımdı ki geri dönüp Hyunjin'i yatağına yatırabilsinlerdi. Yapılacak fazla iş ve bu iş için yaklaşık yarım saatleri vardı.
"Şimdi beni iyi dinle." Jisung, yanlış yöne giden Hyunjin'i yakasından çekerken mırıldandı. Söyleyeceği şeyi unutarak, "Öğretmenler odasının yerini bilmiyor musun cidden?" diye sordu.
Hyunjin ona kocaman masum gözlerle baktı. "Hiç ödev teslim etmedim ki?"
"Vay canına. Gelecekte çok çalışmam gerekiyormuş gibi hissettim."
Hyunjin başını yana yatırdı. "Ne?"
"Boş ver. Ödevini tarih hocasının dolabına koyarken dışarıyı kolaçan etmelisin tamam mı? Eğer güvenlik görevlisinin geldiğini görürsen hemen içeriye gir. Saklanalım."
"Kalbim götümde atıyor. Sence burada ölür müyüm?"
Jisung elini Hyunjin'in kalbinin üzerine yerleştirdi ve dinliyormuş gibi davranmaya başladı. "Sabah seni dolaba sıkıştırdığımda daha hızlı atıyordu. Ölmezsin."
Jisung elbette bunu farkettiği için utançtan bir köşede ölecek olan Hyunjin'den habersizdi.
Öğretmenler odasına girdiklerinde bile Hyunjin yanağının kıpkırmızı olduğunu biliyordu. Birkaç kere bu gerçeği yutkunarak gidermeye çalıştı ama yapamayınca sadece başını iki yana sallayıp sahneyi gözlerinin önünden silmek için uğraştı. Görünürde hiçbir güvenlik görevlisi yoktu.
Hyunjin işlemin neredeyse bir nefes alıp verme süresinde biteceğini düşünüp rahatlamaya başlamıştı.
Tabii ki hayat asla Hyunjin'in rahatlayıp sakin nefesler almasına izin vermezdi. Önce koridorun sonunda hafif bir aydınlama gördü. Daha sonra aydınlığın şekli bir arabanın geçip gitmesi gibi değil de gittikçe artan bir şekle büründü. Adım sesleri de Hyunjin'in kulağına gelmeye başlayınca öğretmenler odasının kapısını hızla bırakıp Jisung'a haber vermek için döndü. Tahmin etmediği şey öğretmenler odasının kapısının kendi sınıf kapıları gibi eski ve gıcırtılı bir şekilde kapanması yerine hızlı, sağlam ve gürültülü bir şekilde kapanmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki ters bir düz | hyunsung
FanficJisung, Hyunjin'in hoşlandığı kıza çıkma teklifi eder. Ha bir de Kuzey Kore, Güney Kore'ye saldırıyor ama bu daha az önemli.