Artık daha fazla dayanamadım. Ve gözlerimi kapattım. Kendimi uykuya teslim ettim. Uyku beni kendine tamamen çektiğinde sanki garip şeyler oluyor gibiydi. Büyük ihtimal bir kabusun içindeydim. Ailem bana gerçekte rahat vermezken artık gelip uykumu da zehir ediyorlardı. Artık bıkmıştım onlardan. Evden kaçıp gitmek istiyordum.
Ailem çok zengin ve saygın insanlardı. Sırf onların itibarı yüzünden hiç istemediğim bir üniversitenin hiç istemediğim bir bölümünde okuyordum. Onlar gidip benim kızım tıp okuyor desinler diye kan fobim olduğu halde tıp okuyordum. Oysaki ben çocukluğumdan beri avukat olmak isterdim. Annemler avukatların para kazanmak için yalan söylediklerini iddia ederlerdi. Onlara ne kadar bunun gerçek olmadığını, avukatların yalan söylemeyip adaleti savundukları anlatsamda bir faydası yoktu.
İçinde bulunduğum rüya gitgide garipleşiyordu. Sanki farklı bir evrende gibiydim. Hiçbir yer tanıdık değildi. Her yerden garip yaratıklar çıkıyordu. Bana saldırıyorlardı. Ben hâlâ ne olduğunu anlamaya çalışırken arkamdan bir şey bana çarptı ve beni yere devirdi.
Korkuyla sıçrayarak uyandım. Sabah olmuştu. Sahi ne ara sabah olmuştu sanki daha uyuyalı bir saat olmuştu. Bu çok garipti fakat bunu daha fazla sorgulamadım. Aklım o kabusdaydı. O bana çarpan şeyde neydi? Bunu daha sonra düşünecektin çünkü annem aşağıdan bana sesleniyordu. Elimi yüzümü odamın tuvaletinde yıkayıp aşağıya indim.
"Saye hadi kızım hızlı ol."
"Of tamam anne geldim."
Babam takım elbisesini annem ise yine oldukça şık ama bir o kadarda sade elbisesiyle çok hoş gözüküyordu. Zaten amacı buydu. Hoş gözükmek. Sırf bunun için binlerce para harcıyordu gereksiz yere. Ben onları hiç anlayamıyordum onlarda beni. Zaten beni anlamak için bir çabaları da yoktu.
Masaya gidip annemin yanındaki sandalyeye oturdum.
"Günaydın tatlım. Seninle konuşmamız gereken şeyler var."
"Sizi dinliyorum acaba yine ne yaptımda sizi memnun edemedim anne anlat hadi."
"Benimle böyle konuşamazsın Saye ben senin annenim bana saygılı olmak zorundasın."
"Sizde bana böyle davranamazsınız. Ben artık çocuk değilim anne. Artık 21 yaşına geldim. İstediğim şeyleri yapabilecek yaştayım. Benim okuyacağım bölümü bile siz seçiyorsunuz ve hayallerimin peşinden koşmama engel oluyorsunuz bu mu senin bahsettiğin annelik."
"Sana benimle düzgün konuş diyorum Saye."
Yavaştan ses tonum artmaya başlıyordu ve sinirleniyordum.
"Senin dediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilim ben anlıyor musun? Bıktım artık sizden. Hayatıma karışmanızdan."
Sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım artık. Bu aile bana hiçbir zaman kendimi nasıl savunacağımı öğretmemişti. Çünkü biliyorlardı öğretirlerse baş kaldıracağımı. Ve bunu istemedikleri için ilk onlar beni savunmasız bırakmıştı. Hiçbir zaman ne yanımda durmuş ne de arkamı kollamışlardı. Hep karşımdaydılar.
"Saye sen napıyorsun. Bu halimizi birisi görse ne kadar rezil oluruz senin haberin var mı? Hemen ağlamayı kesip kahvaltını yapıyorsun sessiz bir şekilde yoksa çok kötü şeyler olacak."
"Kesmiyorum ya kesmiyorum ben senden bıktım artık diyorum bıktımmm. Yeterrrr."
"Ağlamak her zaman bir güçsüzlük belirtisidir ve sen ağlayarak güçsüz bir kadın olduğunu ispatlıyorsun canım seni tebrik ederim."
Sözünü bitirir bitirmez yüzüme bir tane tokat patlatıverdi. Bu darbeyle birlikte bedenim yana doğru savruldu. Düşmemek için tutunacak yer bulmaya çalışırken diğer taraftan bir darbe daha aldım annem tarafından. Ayakta daha fazla durmayıp yere devrildim.
Ben yerde oturup daha fazla ağlarken babamın gür sesini duydum arkadan.
"Hemen kalkıp odana gidiyorsun Saye yoksa ben seni iki tokatla bırakmam burada. Şimdi defol gözümün önünden."
Hemen yerden kalkıp odama çıktım. Yatağımın yanındaki dolabımın kapağını açtım içinden mavi bol paça pantolonum ve uzun kollu beyaz fermuarlı tişörtümü alıp üstüme geçirdim. Beyaz spor ayakkabılarımı da giyip çantama telefon ve biraz para koyup kulaklığımı alıp aşağıya geri indim.
Ben aşağı iner inmez annem "Nereye gidiyorsun sen?""Yürüyeceğim biraz. Bir iki saate kadar gelirim."
"İki saati geçmesin. Ve git bir şeyler al ye aç kalma dışarıda."
Annem daha fazla konuşmasın diye kapıyı kapatıp çıktım. Bu kadının bazen beni düşünmesine sinir oluyordum. Her türlü kötülüğü yapıyor daha sonra aç kalmamam için beni uyarıyordu. Bunun sebebi ise az yemek yersem (ki çok yememe zaten izin verilmiyor ) formum bozulur ve güzel gözükemezmişim. Ve yine ve yine annemin itibarı için her şey. Boşuna isyan etmiyordum ben bu durumdan. Kulaklıklarımı kulağıma takıp Son Feci Bisiklet - Bikinisinde Astronomi açtım ve dinlemeye başladım. Çok hoşuma giden bir şarkıydı. Tekrar tekrar sıkılmadan dinlerdim.
"Senden tek istediğim
Geçmişin, geleceğin
Benim olsun"Şarkının en sevdiğin kısımlarından biriydi. Şarkı listem sırayla çalmaya devam ederken bir fırına girip kendime simit aldım. Oradan çıkıp markete girdim oradan da bir meyve suyu alıp çıktım. Önce gidip biraz sahil kıyısında oturdum. Kulağımda şarkı çalmaya devam ederken simit ve meyve suyum eşliğinde denizi izlemeye başladım. Antalya'yı bu yüzden çok seviyordum. Eşsiz bir deniz manzarası vardı. İnsanı rahatlatıyor ve huzur veriyordu.
Manzarayı izlerken telefonumda en son Yaşlı Amca - Yıldızlara Bak çalıyordu.
"Yıldızlara bak, biz küçüktük
Demez miydin hep sevdikçe büyürsün
Gözlerini kapat, biz büyüktük
Birbirimizden büyük sevdikçe küçüldük"Şarkı eşliğinde bir anda kendimi uyurken buldum. Çok tatlı bir rüyaydı en başta. Ama devamı öyle olmadı. Gece gördüğüm rüyanın aynısı tekrarlamaya başladı.
Yine çok farklı bir yerdeydim. Bu sefer daha dikkatli inceledim etrafı. Ama tanıyamıyordum. Tam arkamı dönüp bakacakken önceki gece gibi bir şey arkamdan bana çarptı ve çok sert bir şekilde yere düştüm.
Yattığım yerden sıçrayarak uyandım. Sadece bir kabustu ve sakin olmam gerekiyordu ama yapamıyordum çok gercekçiydi. Hemen yanımda duran çantamdan telefonumu çıkardım saate bakmak için ama uyumadan önce şarkıyı açık unuttuğum için şarjım bitmiş, telefonum kapanmıştı. Kahretsin. Hava kararmak üzereydi. Sahi ben kaç saattir buradaydım. Anneme en geç iki saat sonra geleceğim demiştim. Ve o zaman saat daha ön bir buçuktu. Şimdi ise hava kararıyordu. Saatlerdir buradaydım ve kim bilir annem bana ne diyecekti. Ben kesin mahvederdi.
Uykum iyice açıldıktan sonra ayağa kalktım hızlıca. Gerçekle o an yüzleştim.
Ben uyuduğum yerde değildim. Burası sahil değildi. Burası Antalya bile değildi. Aman tanrım burası neresiydi?
BÖLÜM SONUUU.
İlk bölümümüzün sonuna hoş geldinizzz. Umarım begenmişsinizdir. Sizi bilmem ama ben beğendim.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere oy vermeyi ve yorum yapıp bana destek olmayı unutmayın.
Sizi seviyorumm 🤍🤍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERK
Science FictionKendini ifade etmeye çalışıp başaramayanlar bir süre sonra yenilmez olurlar. Çünkü insan belirsizliklerden güç alır