Daha az önce yaşanan olayı unutmak ve oradan yakalanmadan uzaklaşmak için hızlı bir şekilde arkamı dönüp adımımı attığım anda kapı açıldı.
Daha saniyeler öncesinde üstsüz gördüğüm genç adam üstüne bir tişört giymiş ve elini yasladığı kapı eşiğinin ardından bana ukala ukala bakıp sırıtıyordu.
Bense bu tavrına aldanmadan ve daha demin yaşadığım rezilliği unutmak ve unutturmak için arkamı döndüm ve iğrenç aksanımla "enschuldigung" dedim ve yine arkamı döndüm.
Tam gitmek için adım attığım sırada beni hiç kibar olmayan bir hareketle kolumdan tutup serçe kendine çevirdi.
"Daha demin sen bana Türkçe küfretmedin mi şimdi ne diye Almanca konuşuyorsun?" dedi ukala tavrından ödün vermeden.
Üzerimdeki şoku atlatmak için kafamı sağa sola salladım ve o an vücudumdaki tüm kanın yanaklarıma doğru hücum ettiğini hissettim.
Karşımdaki genç adam bu halimi görüp kıkırdamaya başladığında gülüşü adeta en sevdiği şekeri yiyen bir çocuk gibi kulağa masum ve sıcak geliyordu. Aynı zamanda gülerken karın kasları daha çok kasılıyordu.
Kıkırdamaları son bulduğunda "Sanırım gözlerini bu güzelliklerden alamadın." dedi tişörtünün altından belli olan karnındaki baklavaları göstererek.
O söyleyene kadar nereye baktığımın tam olarak farkına bile varamamıştım. Ellerimi yumruk haline getirip sıktıktan sonra karnına orta sertlikte bir yumruk çaktım.
O ise suratını buruşturdu ve "Elin ağırmış." dedi.
Açıkçası canını acıtacağımı çok düşünmemiştim çünkü kendisi tahmini olarak 1.90 boylarında kaslı biriydi.
Bense 1.80'dim ve çok da güçlü sayılmazdım yaşadığım bazı olaylar yüzünden neredeyse 1 yıldır doğru düzgün yemek yemediğim için zayıftım.
Bu halimle onun canını acıtmış olmak bile beni bir nebze olsa da gülümsetmeyi başarmıştı.
Gülümseyerek "Ben senin bildiğin kızlara benzemem." dedim.
Gözlerinde anlayamadığım bir parıltı belirdi. Tam anlamını çözecek gibi olduğumda gülüşme sesleri kulaklarımı doldurdu.
Seslerin nereden geldiğini anlamak için etrafa bakınırken uzun koridorun sonunda iki genç kız gördüm.
Ellerindeki telefonlarla bizim fotoğraflarımızı çekiyorlardı bunu anladıktan sonra elimle yüzümü örtmeye çalışsam da artık çok geçti.
Kızlar elleriyle kalp yapıp Almanca bir şeyler söyledikleri sırada arkamda bir el beni geriye doğru çekti.
Bu hareketi sonucu onun arkasına geçmiştim.
Kızlara Almanca bir şeyler dedikten sonra kızlar oflayarak oradan uzaklaştı.Sonrasında beni çekmesi sonucu düşen bavulumu aldı ve kapıyı sert bir şekilde kapattı.
Kapıdan çıkan ses yerimde sıçramama neden olmuştu.Tam ağzımı açmış ona teşekkür edecektim ki bir anda bana doğru döndüğünde "Beni rezil ettin!" diye bağırdığında lafı çoktan ağzıma tepmişti.
Ona öylece bakakalmıştım.
"B-ben" dememe kalmadan "Sen ne!" diye çıkışınca şaşırıp kalmıştım.Daha demin şakalaştığım adam gitmiş onun yerine egoist ve kaba biri gelmişti.
Kendimi hızlı bir şekilde toparladıktan sonra "Ben sana hiçbir şey yapmadım tamam mı?" dedim en az onun sesi kadar gür ve yüksek çıkmıştı sesim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yurt Odası
RomanceBu kitapta geçen tüm kişiler ve kurum adları sadece bir kurgudan ibarettir. Keyifli okumalar! Bir Berlin düşünün hem acılı hem neşeli.Bu zamana kadar hayatının sadece acılı dönemini yaşamıştı ama artık neşeli ve mutlu olma zamanı gelmişti.Lise üçte...