9'

2.7K 244 134
                                    

|

semih'in mavi gözleri, hemen yakınında koşturan iri bedeni süzerken bir yandan da tepedeki güneş yüzünden kısılmamak adına savaş veriyordu.

sabah saatlerinde başladıkları antrenman, öğleye sarktığından ötürü tüm takım oldukça yorgundu.
nefes nefese kalmamış gibi duran tek tük kişilerden biri de barış alper'di.

semih, antrenman boyunca yan yana gelmemek adına büyük bir çaba sarf etse de büyüğü inatla burnunun dibinde bitmiş; her zamanki gibi sonu gelmeyen el şakalarıyla kendince eğlenmişti.
mavi gözlü oğlanı kolları arasına her aldığında veya elleri yumuşak yanaklarını her kavradığında kahkahalarla gülüyor olabilirdi fakat semih'in kalbi onun tüm bu hareketleri yüzünden göğüs kafesini sarsıp gümbürdemeye başlıyor, yüzü kızarıp bozarıyordu.

bu yüzdendir ki, kaçıyordu barış alper'den.
ona tattırdığı hislerin ağırlığı yüreğine fazla geliyordu genç çocuğun.
büyüğünün ise hiçbir şeyden haberi yoktu.

"pas at semih'im!"

dört beş kişilik pas halkasına sonradan dahil olan barış'ın konuşmasıyla birlikte çoğu göz devirdi.
her seferinde sadece semih'e pas atıyor, ondan da yalnızca kendisine atmasını bekliyordu.

"hep ona atıyor zaten." kenan'ın bıkkınca konuşması dikkatleri ona çevirirken barış alper onu duymamazlıktan gelmişti.
"sana diyor* ben? biz de burdayız."

"amma laf salatası yaptın be oğlum! al yedik sanki topu."

semih, topa hırsla vurarak kenan'dan tarafa doğru atan sarışına baktı.
kendi kendine gülümsüyor, aklınca dalga geçiyordu.

çoğu kişi anlamasa bile barış alper'in sürekli ona yönelik oynamasının sebebi, semih'in kendisini kanıtlamak için fırsat yaratmak istemesiydi.
genç oğlan bunu fark etmişti son birkaç haftadır.

bu gerçekle bir kere daha bulanan zihni, arkadaşlarının bağırışlarıyla kendinie geldiğinde dudakları samimi bir gülümsemenin esiri oldu semih'in.
yumuşak bakışlarla göz hapsine aldığı barış alper de üstündeki mavi irisleri fark etmiş gibi çocuğa döndüğünde ikili sırıtışlarının eşlik ettiği tatlı bir bakışmanın içine çekildi.

"ben bu barış abinin pasif agresif hallerinden sıkılmaya başladım."
bertuğ'un zaten geçen günden ona takık olduğunu bilen barış sadece sırıttı ve ona doğru gelen topu geniş göğsüyle karşıladı.

"bertuğcum, bir yanlışın var. agresif olabilirim fakat pasif olduğumu hiç sanmıyorum."

semih kulağına ilişen sözcüklerle birlikte şaşkın gözlerle baktı diğerlerine.
"abim yine şakacı."

semih bazen hepsinin yakın olan yaşlarının arasında, büyüğünün ne işi olduğunu sorgulamadan edemiyordu.

milli ara başladığı andan itibaren doğal olarak yakınlaşmaya başlamışlardı.
barış alper'le ise diğerleriyle kaynaşmadan önce gelişen bir samimiyetleri vardı ki hatta büyüğü sık sık artık onunla vakit geçirmediği için sitem edip duruyordu.
belki de bu yüzden son zamanlarda hep peşlerinde dolaşıyordu.
kimsenin rahatsızlık duyduğu söylenemezdi fakat takım arkadaşlarının yanına gitmek yerine çoğunlukla kendi yanlarına gelmesi garip kaçıyordu.

antrenman bittiğinde semih yorgunluktan neredeyse sürüdüğü ayaklarını zar zor ilerleterek yürümeye başladı.
güneş tepeden az da olsa indiğinden antrenmanın sonlarına doğru daha az terlemişti.
yine de alnı, saçları, ensesi nemliyken üşüten rüzgar sırtına vuruyordu.

false alarmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin