Yine o karanlık gecelerden biri. Sessiz,soğuk ve yalnız. Tek hissettiğim rüzgarın vücuduma dokunuşu. Duyduğum tek şey rüzgarın uğultusu. Gördüğüm sadece gökyüzünde birkaç yalnız yıldız. Onlarda benim gibi mi anne ? Yalnız ve çaresiz. Belki şu an yanımdasın ve belkide beni izliyorsun ama ben seni göremiyorum anne. Sesini duyamıyorum,kokunu içime çekemiyorum,o güzel ipek saçlarına dokunamıyorum anne. Sarılamıyorum sana. Odamın kapısı açılsa,atlasan yatağıma,gıdıklamaya başlasan beni beraber gülsek sonra sen saçlarımı okşasan ve en sevdiğim şarkıyı söylesen bende uyuya kalsam kollarının arasında. Ah annem çok özlüyorum seni çok...
Ben bunları kendi kendime konuşurken babam odama girdi. Ben hemen sustum ve babam farketmeden göz yaşlarımı sildim.-Eylül,kızım uyudun mu ?
-Hayır baba uyuyorum.
Babam biraz güldükten sonra yanağıma bir öpücük kondurdu ve ışığı kapattı. Odadan çıkarken sessiz bir şekilde "İyi geceler prenses! "dedi. Babamın bana prenses demesi hoşuma gidiyordu.
-Eylül!
Her sabah olduğu gibi merdivenlerden yukarıya çıkmaya üşenen babamın sesi bu. Yukarıya gelip sessiz bir şekilde uyandırsa ölücek sanki. Her zaman ben uyanana kadar 5 dakika arayla " Eylül!" diye seslenir aşağıdan. Bende her seferinde babamın duyamayacağı bir ses tonunda"5 dakika daha baba"diye söylenirim yatağımın içinde. Babam bunu duymadığı halde "5 dakika bile vaktimiz yok geç kalıcaz"der. Babamdan bazen korkuyorum. Hatta özel güçlerinin olduğunu bile düşündüm bir ara. Benim gözümde babam süper kahramandır. Bazen bazı şeyleri eline yüzüne bulaştırsada çoğu zaman durumu kurtarır. Babam gerçekten bu konuda çok iyi. Ben hiçbir zaman babam gibi olamayacağım.
Bunları düşünürken halimi aynada görünce hızla ayağa kalktım ve masanın üzerinde duran telefonumu elime aldım. Gözlerimi ovuşturduktan sonra çığlık attım.15 cevapsız arama,20 mesaj! Babam koşarak odama geldi.-Eylül! Noldu?
Babamın surat ifadesine mi gülsem yoksa kendi halime mi ağlasam kararsız kaldım.
-Çok geç kaldık baba!
Babam önce derin bir nefes aldı ve üzerimde öldürücü bakışlarını gezdirdi daha sonra aldığı nefesi geri verdi.
-Eğer biraz daha oyalanırsan okula pijamalarınla gitmek zorunda kalıcaksın hanım efendi.
-Beni lafa tutmasana baba giyinmem lazım.
Babam önce şaşkın bir şekilde bakıp güldükten sonra odamdan çıktı. Bende hızla dolabımın kapağını açıp okul formamı, eteğimi ve hırkamı çıkardım. Üzerimi değiştirdikten sonra en sevdiğim saatimi takıp aynanın karşısına geçip saçıma çeki düzen verdim. Çantama kitaplarımı hızla koyduktan sonra koşarak aşağıya indim.
-Yavaş! Bir gün şu merdivenlerden hızla inerken yuvarlanacaksın diye çok korkuyorum.
-Kötülere bir şey olmaz babacığım, merak etme.
Dedim gülerek daha sonra yanağına bir buse kondurdum.Ve hızla bir şeyler atıştırdım galiba boğulucam. Babam elindeki portakal suyunu uzatmasaydı tahtalı köyü boylicaktım. Neyse ki her zaman ki gibi babam bir kahraman gibi beni kurtardı.
-İşte benim kahramanım!
Birlikte biraz güldükten sonra babam saattine bakınca gözleri yuvasından çıkacak diye korktum.
-Hadi Eylül! Çok geç kaldık.
-Tamam baba çantamı alıp hemen geliyorum.
-Telefonunu unutma. Arabanın yanında bekliyorum seni hadi elini çabuk tut.
Telefonumu masanın üzerinden aldıktan sonra çantamı elime aldım ve dışarıya çıktım. Babam ve bir çocuk arabanın yanında konuşuyordu.
-Baba ben hazırım, hadi gidelim geç kalıyoruz.
-Sanada günaydın Eylül.
Bu çocuk benim adımı nerden biliyordu. Onu ilk defa görüyordum oysa ki. Sustum ve şaşkın bir şekilde bakıyorum suratına.
-Şey ben sizi çıkartamadım.
-Ben yeni komşunuzun oğlu Eren.
Dedi ve elini uzattı. Ben hala şaşkındım ama belli etmeden elimi uzattım bende.
-Tanıştığımıza çok memnun oldum.
-Bende.
Ve babamın seslenmesiyle kafamı sesin geldiği yere çevirdim.
-Hadi Eylül! Daha fazla geç kalmayalım.
-Tamam baba.