|Jeongin|
"Hyunjin! Hyunjin?" Salona girdiğimde o kocaman cüsseli çocuktan eser kalmamıştı sanki. Koltuğa uzanmış, hatta kedi gibi kıvrılmıştı. O halinin fotoğrafını çektim hatta yetmedi çizdim. Hyunjinin uyumasından yararlanıp bir sigara yaktım. Çok kızardı sigara içmeme. Ama tabi ki sitemlerini asla dinlemezdim. Tek katlı evimizin bahçesinde içtiğim sigara başımı döndürdü. Aç karnaydım çünkü midemi de bulandırmıştı biraz. Günlerdir yemek yemiyordum zaten. Zordu benim için, ilaçlarımı kullanmıyordum. Hyunjin ilaçlardan nefret ederdi zaten. O yüzden hiç zorlamazdı beni.
Boynumda hissettiğim kol ile sıçradım. Sigarayı görünce sinirle alıp yere attı. "Kaç defa konuşacağız Jeongin? Ben seni uyarmaktan bıktım sen içmekten bıkmadın!" Sertçe yutkundum ve kızmaması için her çeşit şirinliği yaptım. Kıyamıyordu o kadar kızmaya. Ayağa kalktım. Yine de kafamı kaldırarak bakıyordum. Gülümsedi ve yanağımı okşadı. "Kıyamıyorum" dedi sessizce. Sırıttım arsızca "Ah, unutmadan söyleyeyim, bu gün bizimkilerle buluşacağım" Hyunjin kaşlarını çatarak sorgularken cevapladım "Evet Hyun Minho da olacak" Sinirle göz devirdi.
"Hayatta olmaz, herif sana yürüyor!"
"Alt tarafı saçlarımı okşadı!"
"Ya banane gitme kıskanıyorum, dokunmasın sana!"Küçük çocuk gibi mızmızlanırken güldüm. 25 yaşındaki adamın geldiği hale bak diye dalga geçtim kendi kendime. Dışımdan söyleseydim ısırırdı, sevgi dili o...
"Aç mısın?"
"Ne istesem yapacak mısın?" dedi
"Neden yapmayayım?"
"Seni istiyorum o zaman"
"Arsız!"Beni yavaşça içeri sokup koltuğa doğru itti. alttan alttan ona bakarken dudaklarıma yapıştı. Ellerim saçlarını okşarken dudaklarımı ısırıyordu artık. "ah, yavaş ol!" dudaklarında bulduğum ilk boşlukta mırıldandım. o ise dudaklarıma kıkırdayıp daha masum öpücükler bıraktı. Dudaklarındaki tat sarhoş etti beni. Ellerim benden kat kat büyük olan vücudu keşfe çıkmıştı adeta. Her bir zerresine dokunuyor, ezbere biliyordum. Kolaltımdan tutup kedi gibi kucağına aldı beni. Tekrar koltuğa kendini bırakıp uzandı. ben ise kucağında kalmış, ne yapacağımı bilemez haldeydim. Neyseki elleri beni yönlendirerek kafamı boynunun oyuntusuna bıraktı. o sırada sarılıyordum. Kokusunu iyice içime çektim. benim aksime derin bir parfüm kokusu vardı.
"Bu günü benimle geçirsen olmaz mı? Çalışıyorum zaten seni görmek zor oluyor, özlüyorum balımı" Dediği şey ile boynuna bir buse bıraktım. Çok özlemiştim kokusunu. O benim saçlarımı okşarken ben şüphesiz en güzel anımı yaşıyordum. "Madem öyle, bu gün seninleyim sevgilim" Kıkırdamaları ı işitebiliyordum. Her halini öyle seviyordum ki sevgim bana da fazla geliyordu.
Hala Hyunjinin kollarındayken aniden tuvalete koştum ve aniden kan kusmaya başladım. Hyunjin yüzüme dökülen saçları çekerken ben kusmaya devam ediyordum. En sonunda ise bilincimi kaymettim. tuvalet mermerine yığıldığımı ve delicesine titrediğimi hatırlıyorum. Uyandığımda hastane odasında seruma bağlanmıştım. Hyunjin hemen yanıma geldi ve sorular sormaya başladı. Dinleyecek halim yoktu o yüzden dinlemeye zahmet bile etmedim.Doktor ayıldığımı görünce yanıma gelip bir kaç soru sordu.
"Yetersiz besleniyorsun. Vücudunda neredeyse hiç yağ yok. Böyle devam ederse kemiklerin eriyecek. Kusma ve titremeyi göz önünde bulundurursak kanserden şüpheleniyoruz, ama tehşis koymak için çok erken. Bir kaç hafta hastanede yatmanın senin için faydası var"
Hay sikeyim bi bu eksikti zaten. Hyunjinin gözlerinin dolduğunu gördüm. Yanında olmak istedim. İyiyim demek istedim ama gücüm yoktu, halsizdim. Doktor Hyunjinle bir şeyler konuşuyordu, benden uzağa geçmişlerdi duyamıyordum. Saatler sonra beni bir odaya aldılar, kendi iğreç ve oldukça rahatsız bir yatağım vardı.
Her şeyin bir anda sarpa sarması o kadar acıttı ki canımı... Hyunjin'in sevgisine tutundum. Yanımda olduğunu hissetmek bana iyi geldi. Ben yatakta yatarken o eve gitmişti, bir kaç eşya ve lavantalarla geri döndü.
"Lavanta aldım sana, ve birkaç eşya" Lavanta buketini yanımdaki komedine koydu, eşyaları ise bakmadan koltuğa savurdu saçlarımı öpüyor her şeyin düzeleceğini söylüyordu. Elleri ellerimde, dudakları saçlarımdaydı.
***