Ay heyecanlandım he uzun süredir yazmıyorum paslanmış olabilirimm. Neyse çocuklar bi mantık beklemeyin miniş şirin bi fic olacak kaos aşkımı dizginleyeceğim.
Şirin dediysek de mıç mıç değil yani ilk çakışırlar biraz ama sonra ilişkileri soft olacak hehe yani hikayeyi yine bir hareketlendiririm ben eveet devam
Hadi iyi okumalaarrr (kaçınız burada hâlâ bilmiyorum...)
✿𓇼𓏲*ੈ✩‧₊˚🎐
Etrafı hızlıca kolaçan ettikten sonra hızlı adımlarla odaya girip, ahşap dolaba doğru koşar adım ilerledi. Siyah saçları alnına düşüp gözünü kapatırken elinin tersi ile geriye attı. Ardından şifreli kilidi alıp kendi yöntemleriyle öğrendiği şifreyi çevirdi. Kilit kolayca açıldığında pis bir sırıtış ile dolabın kapağını açtı.
Gözünda altın gibi parlayan bir tomar kağıdı eline aldı. Kağıtlar büyük bir lastikle birbirlerine bağlanmıştı. "İşte kurtuluş biletimiz. Haha oğlum seungmin bir kez daha bütün sınıfı kurtardın." Kağıtları öpüp, kapağı kapattı ve kilidi yeniden taktı. Cebindeki telefonu çıkarıp elinde kağıtlarla bir fotoğraf çekinecekti ama duyduğu topuk sesleri ve edebiyat hocalarının ince sesi ile telefonu cebine attı.
"Siktir! Nereden çıktı bu kadın şimdi?" Panikle etrafına bakındı. Kaçacak bir delik arıyordu ve tam o an gözüne odanın penceresi çarptı. "İkinci kattan atlamak mı bu kadına yakalanıp okul hayatımın bitmesi mi? Cevabı biliyorum." demiş ve üzerine bir saniye bile düşünmeden camdan dışarı çıkıp ayağını alt basamağa sarkıttı. Burası okulun arka bahçesi olduğundan daha az riskliydi.
Birinci kata geldiğinde kucağında ağırlık yapan kağıtları aşağı attı ama hesaba katmadığı bir şey vardı o da, "Ah!" Bu acı dolu inlemenin sahibinin aşağıda kitap okuyor olduğuydu...
"Siktir!" Panikleyip aşağı atladığı gibi yere yatmış ve başını tutarak kıvranan çocuğun yanına geldi. Ayağının ucu ile kolunu dürttü. Bir bu eksikti dedi içinden dışından ise çocuğu tekrar ayağıyla dürtüp, "İyi misin lan öldün mü?" diye sormuştu.
"Ah başım..."
"Napıyorsun sen aşağıda oğlum konferansts olman gerekmiyor muydu? Şhh sana diyorum lan. Bak bakayım bana bir kanıyor mu-"
"Çek şu elini kolunu."
"Elim değil o ayağım."
"Ne- ah! Başım ölüyorum sanırım!"
Yukarıdaki odada kahvesini içen edebiyat hocalarının ayaklandığını ve "Aşağıda ne oluyor?" diye sorduğunu son anda işittiği için kağıtları hızla eline aldı ve yerde kıvranan, kendinden zayıf ve kısa olan bedeni kolundan tuttuğu gibi kolonun arkasına çekti.
Çocuğu duvara yaslayıp kendisi de tam önünde durup işaret parmağını dudağına bastırdı. "Şhh! Bağırıp durma bütün planı patates edeceksin lan." demiş ve kimi böyle yaraladığına bakmak için koyu kahvelerini önündeki çocuğa dikmişti.
"Hassiktir sen şu yeni gelen değil misin? Ulan sınıfı kurtarırken sınıftan birini yaraladık iyi mi?"
"Sen!" Sesi normalden daha çok çıktığı için parmağını daha sert bastırıp biraz daha üzerine eğildi. "Şhh! Sessiz ol diyoruz amına koyayım yakalanırsam biteriz hepimiz. O yüzden şimdi şöyle yapıyoruz kıvırcık," demiş ve yan bir sırıtış ile konuşmaya devam etmişti.
"Adım Jeongin."
"Boşa söylüyorsun kral iki saniyeye unuturum ben onu. Neyse şimdi ben geri çekiliyorum ve birlikte revire gidiyoruz. Oradaki hemşireye başını vurduğunu söylüyoruz sonra o seni tedavi ediyor ve bu olay da böyle kapanıyor." dedikten sonra kahveleri daha keskin sert bir hâle büründü. "Eğer bunun hakkında tek bir şey söylersen, beni yakarsan bu okulu sana dar ederim haberin olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My life would suck without you | Seungin
FanfictionYang Jeongin, babasının işi nedeniyle lisenin son senesini Kore de okumak için Kore'ye gelir. Bu süreçte de yan komşusu ve bela mıknatısı olan Kim Seungmin ile tanışır. Seme seungmin uke jeongin ©Tüm hakları saklıdır. 10.07.2024✨🎀