"selam tadashi." kuroo kenmanın üstünden kalkmaya zahmet etmedi. tadashinin yanında duran kadına gözlerini dikti. aynı kenma gibi ama saçları kahverengi. "size de merhaba güzel hanımefendi."
"aklınız neredeydi?" diye fısıldadi tadashi. sinirli değildi, üzgün gözüküyordu. zaten tadashi sinirlenemez, sadece üzülür.
"çok iyi oldu." kei telaşlı değildi. aksine yüzünde ukalalığına yakışır bir ifade vardı. "sen kendini üzme yams, ben pişman değilim."
"ben de." dedi kenma net bir şekilde.
"ben çok mutluyum."
"kenma, bu çocuk sevgilin mi?"
"hayır anne." kenma sinirle omzunu silkelediğinde kuroo kafasını kaldırmak zorunda kaldı. sanki güzel bir rüyadan uyanmış gibi gözlerini kırpıştırdı.
"kei ayağın alçıda senin. neden böyle bir şey yaptın?"
"ben istedim. onlardan yardım istedim." kenma tadashiye yaklaştı.
" bir daha olsa bir daha yaparım! daha ne kadar sürecekti böyle?"
"başta söylememen hata değil miydi yams?"
"suçlu ben miyim!" tadashi kollarını iki yana açtı. "başınıza iş açacağınızı biliyordum. hale baksana! ağzınız yüzünüz dağılmış. ya daha kötüsü olsaydı."
"ben çok mutluyum." diye tekrarladı kuroo etraftaki kargaşayı umursamadan.
çok geçmeden polis memurları gelip parmaklıkları açtı. tadashi içerden çıkan kenmaya sıkı sıkı sarıldı. hemen gözleri doluyordu çocuğun. ağlamaya başlayacaktı.
"ağlama ya. ağla diye yapmadık."
tadashi göz yaşlarını koluna sildi. ona doğru uzanan keiye karşılık verdi ve daha sesli ağlamaya başladı. "ne yapacağımı bilmiyorum artık. niye böyle oluyor."
"sorun yok." kei kafasını tadashinin saçlarına gömdü. "ağlama lütfen."
kenma hinataya sövmeye başladı. neredeydi bu çocuk? hem tadashi nereden öğrenmişti nezarette olduklarını? güya haberi olmadan halledeceklerdi.
annesi geldiğinde olayın nasıl geliştiğini sordu. oldukça sikko bir açıklama vardı ama kenma bunu uzun uzun dinlemedi. hinatanın telefonu almak için müdür yardımcısının yanına gittiğini, tadashinin de bu sırada annesiyle karşılaştığını bilin yeter. herhalde sonra karakolla yaptığı görüşmeye kulak misafiri oldu. beraber geldiler.
"bugün güzel bir gün."
kuroo 3 dakika bir bunu söylüyordu. "kenmayla beraberim ve şu sikikleri de dövdük. daha ne olsun ki. tadashi sen de ağlamayı bırak artık."
"özür dilerim, bir türlü susamadım."
"istediğin gibi ağla.üzülmeni istemiyorum sadece. kurooyu siktir et." kei çocuğa kolunu sarmıştı. tadashi büyük ihtimalle keiye yürümesi için yardım ettiğini sanıyordu ama durum tam tersiydi. kei hem kendini sürüklemeye çalışıyordu hem de hıçkırıklarla sarsılan tadashiye destek oluyordu. kenma diğerlerinin telefonunu polis memurundan aldı. bunun üzerine konuşmamışlardı ama dördü de kenmanın annesinin herkesi eve bırakacağını biliyordu. ses çıkartmadan arabaya oturdular. keiyi ayağını rahatça yerleştirsin diye öne oturtmaya çalışsalar da o, tadashinin yanında geçmeyi tercih etti. diğerleri konuşurken bu ikili hiç konuşmadı. mesela kenma yol boyunca hinatanın nerede olduğunu sesli olarak sorguladı. kuroo her dediğini onayladı ve annesi de ikisine gülmeyi tercih etti. tadashi ağlamayı kesmisti ama ağzını açmadı. kei aralarındaki gergin atmosferi dağıtmak için ne yapması gerektiğini bilmiyordu. zaten son zamanlarda hiçbir şey bilmiyordu ya.
tadashiyi birazdan eve bırakacaklar ve yine konuşamayacağız.
kenmanın annesi onları eve davet edene kadar böyle olacağına emindi. sevinçle daveti kabul etti. kenmalara çok meraklı olduğundan değil, sadece tadashi orada. anlarsınız. herkes oturma odasına kuruldu. kenmanın annesi bir şeyler anlatıyordu. keinin kesinlikle ilgilenmediği ama nezaketen dinliyormuş gibi yaptığı şeyler. onları nasıl nezaretten bu kadar kolay çıkarttığını açıklıyordu muhtemelen. umrunda değildi ki. kadını merakla izleyen tadashiyi takip ediyordu sadece. çocuk tuvalete gidip elini yüzünü yıkayacağını söylediğinde onu takip etti. normalde kenma laf atardı ama buna ayıracak enerjisi bile yoktu anlaşılan. işine gelir.
tuvalet kapısına yaslandı ve yüzünü yıkayan çilli çocuğu izledi.
"iyi misin yams?"
"iyiyim. asıl sen nasılsın? bir de ayağın alçıdayken-
sözünü yarıda bıraktı. muhtemelen tekrar ağlayası gelmişti. "bunu yapmana gerek yoktu."
"anasını sikmediğime sükret."
"gerçekten kei, bunu yapman gerekmiyordu. bizim aramız kötüydü, değil mi?"
"bu en son düşüneceğim şey falan. beni affet diye yapmadım. sadece böyle bir şey yaşaman bile o kadar sinirimi bozdu ki dayanamadım."
tadashi dolan gözlerini yıkamak için tekrardan musluğu açtı.
"teşekkür ederim, gerçekten."
"teşekkür etmene gerek yok. senin için yaparım ve karşılığında bir şey beklemiyorum. bu kahpenin enikleri bir daha seni rahatsız ederse yemin ediyorum katil olurum."
"bir daha böyle şeyler yapma da." diye tekrarladı tadashi. kei tadashinin yüzünü kurutmasını, burnunu çekmesini izledi. kapıya doğru yöneldiğinde çocuğun belinden tuttu. düşünmeden hareket ediyordu. kollarını sıkıca önündeki bedene sardı. karşılık alınca da şaşırdı. bunu beklemiyordu işte. tadashi ona sarıldığında karnı kasıldı. şimdi kei sabaha kadar bu şekilde durmak istiyordu. çocuğu bu kadar yakınında hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. ne kadar özlediğini anlayınca inanamadı. sadece onunla konuşmayı, vakit geçirmeyi özlediğini düşünüyordu ama hayır.tadashiye dokunmayı, sarılmayı ve kokusunu almayı da bir o kadar özlemişti ve bunu şimdiye kadar nasıl fark etmediğini sorguladı.
birbirlerinden ayrılırken ikisi de uyuşmuş gibiydi. bir süre içeriden gelen sesleri dinlediler. sessizliği bozan kuroonun borozana benzeyen kalın sesi oldu. "kei annem gelmiş seni de eve bırakır."
"peki sen?" kei, kurooyu görmezden gelerek tadashiye doğru eğildi. "eve gitmeyecek misin?"
"ben kenmalarda kalırım bugün." dedi tadashi alık alık. dikkati başka yerde gibiydi.
"eve gidince yazayım mı? konuşur muyuz?"
"bilmiyorum."
"ben yine de şansımı deneyeceğim."
kei çocuğun hayır demesini beklemişti. istediği cevabı alamasa da gülümsedi. giderken çocuğun saçlarını karıştırdı. tepkisine bakmadan uzaklaştı.
arabada kuroo ona kenmayla ilgili bir şeyler anlatırken oralı olmadı. eve girdiğinde, basamakları çıkarken ve annesinden azar yerken bile aklında sadece tadashi vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hiraeth - tsukiyama
Fanfictionkei, tadashinin sonsuza kadar yanında kalacagına emindi