Peşimden koşup bana yetişti. "Hey, trip atma, sen dedikten birkaç saniye sonra bıraktım işte."
"3. Kez söylemem gerekti, bu sana kızmam için yeterli bir sebep." dedim ve adımlarımı hızlandırdım.Açıkcası o kadar da kötü değildi sadece abartıyordum. Çünkü onun peşimden koşuşunu görmek ve bana yalvarışlarını duymak hoşuma gidiyordu.
Hah!"Bir daha olmayacak, söz veriyorum." dedi. Durup ona döndüm ve dalga geçer gibi güldüm. "Evet, bir daha olmayacak çünkü bir daha böyle bir şeyi kabul etmeyeceğim." dedim.
Dürüst olmak gerekirse başından beri onu kabul etmekle hata yaptığımı biliyordum. Hata olduğunu düşünüyordum çünkü ben bir erkektim.
Sikilmek için yaratılmadım. Sorun buydu. Bu yüzden bunu bir daha yapmayacaktım.
Ama ona olan arzum, daha doğrusu ona olan bağım, çok ama çok güçlüydü. Bu bağa yalnızca bu seferlik yenilmiştim, bir daha asla böyle bir şey olmayacaktı. Bir daha yenilmeyecektim. Bundan emindim.
Parti günü geldiğinde tüm heyecanımla elime gelen ilk renkli -koyu gri aslında- tişörtü üzerime geçirdim. Altıma bol ve yırtık bir pantolon giymiştim. Normalde bu pantolonu asla giymezdim. Ancak bu gece hiç normal geçmeyecekti, bu yüzden biraz anormal takılacaktım.
Benim normalim hep karamsar ve ağır karanlık olmuştur, anotmalim ise mutlu ve renkli. Bugünün de öyle olmasını umuyırdum. Uzun zamandır bir şey hakkında ümitlenmemiştim. Bu harika hissettirmişti.
Chris'in attığı konuma vardığımda içimde heyecan ve stres dışında hiçbir duygu barınmıyordu. Gergindim çünkü ümidim vardı. Ümidimin kırılmasını ve hayal kırıklığına uğramak istemiyordum. Sadece eğlenmek istiyordum. Birde biraz metamfetamin. Her neyse.
Parti Hwang Hyunjin'in evindeydi. Herifin dubleks evi vardı, üstelik bildiğim kadarıyla tek yaşıyordu bu evde.
Chris'in mesajda belirttiği gibi eve arka kapıdan girdim, kapı açıktı.
İçeride yoğun bir kalabalık ve yoğun bir gürültü vardı. Sözsüz olmasına rağmen oldukça hareketli ve sarsıcı bir şarkı gümbür gümbür çalıyordu.Gözüm ilk olarak kalabalığın yer açtığı küçük bir alanda çılgınca dans eden Hyunjin ve bir arkadaşını gördü. Sarı uzun saçlara sahip olan arkadaşını tanımıyordum ancak sınıfta birkaç kez gözüm çarpmıştı bu çocuğa. Şimdi de çarpıcı bir göz makyajı yapmıştı. Bir erkek olasa bile kalabalık ortama bu ağır göz makyajıyla çıkmaktan hiçte utanmamıştı. Onu şimdiden imrenmiştim. Utanmadan herkesin önünde dans eden bu ikiliyi seyrederken biranda görüş alanıma Minho girdi.
"Kaç saattir o herifleri dikizliyorsun, bir derdin varsa şöyle." dedi somurtarak.
Dikizlemek mi?
Tonla insan 'dikizliyordu' onları, sadece ben değildim."Hayır, yok." dedim kısaca.
"Hala trip atmıyorsun değil mi? Bu kadarı da fazla ama." dedi başını bir kedi gibi yana yatırıp.
"Bunun o günle bir ilgisi yok. Olay, senden hala nefret ediyor olmamda." dedim dürüstçe.
Gözlerini devirdi. "İyi." dedi öylece ve hemen ardından da kalabalığa karıştı. Sanki bana trip atar gibi bir hali vardı.O an fazla mı dürüst davrandım acaba diye düşündüm. Üzülmüş gibiydi. Yazık.
İlk iş mutfağa gidip bir bardak bira almak oldu benim için. Onu hızlıca içtim ve bir yeni bardak daha aldım. Hızlıca sarhoş olup hiçbir şeyi umursamamak isyordum. Bu gece ancak o zaman daha güzel olabilirdi.
Adımlarım müziğin ritmine uyarak ilerliyor Chris'in yanına götürüyordu beni. Chris beni görünce kocaman gülümsedi ve kolunu omzuma attı.
"N'aber Han? Modun yerinde gibi görünüyorsun." dedi sesini duryurabilmek için bağırırken.
![](https://img.wattpad.com/cover/372092148-288-k846215.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Are One | Minsung ✓
FanfictionRuhları birbirime bağlanmış iki düşmanın hikayesi..