on dokuz, minho day

27 7 35
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

"jisung sana mesajları okuyamazsın dedim!" kaşlarımı kaldırıp birkaç adım daha attığımda yemek masasının arkasına geçti. "ya hayır diyorum, gitsene çocuk."

mesajları okutmamaya yemin etmişti resmen. telefonu elimden kaptığı gibi uzaklaştı ve iki saat olmasına rağmen hâlâ geri vermedi.

"bakmayacağım zaten, chan'a mesaj atacağım."

"ben de yedim." gözlerini devirip kollarını göğsünde birleştirdi. şu en saçma hallerinin bile ne kadar tatlı olduğundan haberi yoktu galiba. ilk tanıdığım zamanlar tatlı gelse bile öyle değilmiş gibi yapmaya zorladım kendimi, samimi gelmesin diye uğraştım resmen. sanki bir şeyi değiştirmiş gibi. kendime itiraf etmem biraz zor olsa da ne zaman minho'dan hoşlandığımı ona ve kendime söyledim üstümden bir yük kalktı.

"jisung daldın gittin, telefonun bu kadar mı önemli?"

"hadi canımın içi ver şunu, evde eksikler var, yazayım da gelirken alsınlar." gerçekten iplemiyor beni. dediğim şeyi duymamış gibi kendi kendine gülümsediğinde yavaşça yanına doğru adımlamaya başladım. fark etmeden alırsam iyi olurdu. masanın köşesine geldiğimde kendine gelip geriye adımlayacaktı ki onu kolundan yakalayıp engelledim.

the beach | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin