1-NE MUHTEŞEM GÜN AMA

12 2 0
                                    

Evet arkadaşlarrr! Yepyeni bir hikayeyle karşınızdayım. Aslında uzuuun zamandan beri Wattpad kullanıcısıyım ve daha önce de hikaye denemelerim oldu ama sonradan okuyunca hiçbirini beğenemediğim için sildim ve buna başladım. Artık bunu ne kadar beğenirsiniz bilmem ama okumanızı ve düşüncelerinizi belirtmenizi çook isterim. Şimdiden teşekkür ederim. Fırsat buldukça yeni bölümler gelecektir, bilginize... :))))

Çalan lanet sesle yavaş yavaş gözlerimi aralamaya başladım. Benim neden bazı insanlar gibi uykum hafif değildi acaba. Yataktan kalmak 15 dakikamı almıştı. Kıyafetlerimi ayarlayıp banyonun yolunu tuttum. Kısa süren bir duştan sonra saçlarımı kurulayıp hafif bir makyaj yaptım saçlarımı da kıvırcık haliyle oluruna bıraktım. İşimin ilk gününde geç kalkmamak için olağanüstü bir hızla yola çıktım ve taksinin gelmesini bekledim. Zorlu bir trafiğin ardından şirkete gelmiştim. 

Derince bir nefesten sonra içeri girdim masama doğru ilerlemeye başladım. Şükür ki tam vaktinde şirkete gelebilmiştim. İlk günüm olduğunu söylemiştim ama meslek hayatımın ilk günü olduğunu da belirteyim. Bu yüzden henüz ne yapacağımı tam anlamıyla bilmiyordum. İşe alınmam da büyük şanstı doğrusu. Türkiye'nin önemli kuruluşlarında olan Sahra Holding'e her başvuranı almıyorlardı. Ben de öylesine yapmıştım bu başvuruyu ama şaşırtıcı bir şekilde kabul edilmiştim. Gerçi okuldaki başarım çok kötü değildi. Çizimlerim, fikirlerim, yaratıcılığım kendini belli ediyordu ve diploma notum göz kamaştırıcıydı. Ayıp değil söylemesi okul birincisi olarak mezun olmuştum. Ama dedim ya Sahra Holding fazla iyiydi. Bir an aklıma babamın bu işle alakası olup olmadığı konusunda şüphe düştü. Ama hemen bu şüpheyi kovaladım. Cesaret edemezdi her halde onca şeye rağmen. 

Masada oturup bunları düşünüyordum evet. İşe alınmıştım ama bütün gün böyle oturursam çıkarılmam an meselesiydi. Hemen yerleşmeye başladım. Aslında ne yapmam gerektiğini az çok bana anlatmışlardı. Bir defileye hazırlanıyorduk ve iki ay içinde tüm hazırlıkların bitmesi gerekiyordu. Benimle ilgilenen kadın aklımdan neler geçiyorsa çizmemi istemişti. Sanırım kalemimin gücünü test ediyordu. Bunun üstünde çok düşünmedim ve hemen bir şeyler karalamaya başladım. Kalemimi alıp işe koyulmamın üzerinden çok zaman geçmemişti ki minyon şirin suratlı bir kızın bana doğru yaklaştığını fark ettim. Yüzünde tatlı bir gülümseme vardı ki bu ona çok sıcak bir hava katıyordu.

     -Merhaba, sen o muhteşem başarıyla şirketimize kabul edilmiş Eylül olmalısın, ben Sıla. Kumaşlarla ilgileniyorum burada. Dedi elini uzatırken.

     -Abartıların dışındaki söylediklerin beni anlatıyor evet ta kendisiyim.tanıştığıma memnun oldum Sıla. Derken ben de elimi uzattım. 

      -Tanıştığıma ben de  memnun Eylülcüğüm. Dedi sıcak bir gülümsemeyle. Dedim ya kızın çok şirin ve sıcak bir havası vardı.Ben de gülümsedim bu gülümsemeye karşı koyamayarak. Sonra tekrar söze girdi Sıla

      -Seninle tanışmak için gelmiştim. Hem daha yenisin de  kendini yalnız hissetmeni istemem. Malum buradakiler pek seviyor işlerini sıkılırsan laflarız, hemen şuradayım. İstersen öğlen yemeğe beraber ineriz. Dedi. Buna sevinmiştim aslında çok yalnız kalmayı sevmezdim.Bu teklifini kabul ettim ve tekrar işe koyuldum. Dikkat çekici bir çizimle uğraşıyordum. Oldukça cüretkar ve ateşliydi. Kendimi göstermem gerekiyordu ve bu çizim işime yarayacaktı.

Ben çizimimle uğraşırken Sıla yanıma gelmişti. Bana çoktan öğle arası olduğunu ve yemeğe gitmemiz gerektiğini söyledi. Ben de peşine takılıp alt kata indim. İnerken üst düzey yöneticilerinin ayrı asansör kullandığını fark ettim. Bu saçma gelmişti bana. Çok üzerinde durmadan yemek sırasına girdim. Sıla ile birlikte yemeğimizi alıp masaya otururken cam bölmeli kısımdaki birisi dikkatimi çekti. Yüzü benden tarafa dönük bir şekilde karşısındakine bir şeyler anlatıyordu. Kaslı vücudu gömleğinden bana ateşler açıyordu. Kirli sakalı, ela gözleri, sert yüz hatları... Çok erkeksiydi, çok seksiydi. Yüzünü incelerken bir anda göz göze geldik. Ne yapacağımı bilemedim. Resmen adamı gözlerimle taciz ediyordum ve yakalanmıştım. Bu utanç vericiydi. Hemen önüme dönüp yemeğime odaklanmaya çalıştım ama hala az evvelin verdiği utancı yaşıyordum ve sürekli o tarafa bakmak istiyordum. Bu yüzden aç olduğum halde yemeğime odaklanamamıştım. Bu daha çok sinirimi bozuyordu çünkü yemek benim için çok önemliydi. Bunun verdiği sinirle toparlandım ani kalkmış olacağım ki önümdeki tepsi üzerime devrildi resmen. Öylece bakakaldım üzerime. Ne şans ama ilk iş günümde büyük bir ödül olmuştu. Sıla üzerimi silmeye çalışırken kafamı kaldırmamla o adamla göz göze geldim. Yüzünde alaycı bir ifade vardı. Hemen kaşlarımı çatıp önüme döndüm. Sıla'ya uğraşmamasının söyleyerek telefonumu alıp lavaboya doğru yol aldım. İçeriye girdiğimde bir an önce temizlenmeye çalıştım ama ne fayda eteğimin üstündeki kocaman yağ lekesi bana el sallıyordu. Bir hışımla lavabodan çıkıp yürürken eteğime bakıp kendi kendime söyleniyordum. Bir anda kafamı sert bir cisime çarptım. Cisim diyorum çünkü insan olamayacak kadar sertti. Yine bir rezillik yapıp kafamı duvara çarptığımı zannedip kafamı kaldırırken tezim çürüdü. Çünkü karşımda o vardı. Ve evet yüzünde yine o saçma alaycı ifadesi vardı. Ben ne mi yaptım "Önüne baksana beğğ" diye çemkirdim. Evet bir hanımefendiye yakışmıyordu ama üst üste gelmişti her şey ve yüzündeki o ifade sinirimi bozuyordu. O sırada adamın ne kadar uzun olduğunu fark ettim. Evet ben çok kısa değilim hatta Türk standartlarına göre uzunum da ama o fazla uzundu. Her neyse o da bana 

      -Kusura bakmayın ama hanımefendi siz üzerinizle uğraşırken ve kendi kendinize söylenirken bana çarptınız. Demesin mi. Ay beni bir sinir aldı 

      - Madem ben üzerime bakıyordum sizin gözleriniz görmüyor mu benim geldiğimi? Yana çekilemediniz mi beyefendi? Diye yapıştırdım cevabı.

Adam kafasını yana sallayıp çarpık bir gülümseyişle yanımdan ayrıldı. Ben çıldırıyordum tabii. Yine söylene söylene -tabii daha dikkatli bir şekilde- çalışma masama gittim. Üzerimi unutup işime koyulmuştum. Ben böyleydim. Çizimimle uğraşırken her şeyden soyutlanırdım.

Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan mesainin bittiğini ve hala şirkette olduğumu fark ettim. Sıla erken çıkmıştı bugün ve departmanda yalnız üç kişi vardı. Onlar da toplanıyordu. Ben de toparlandım ve çizimimle asansörün olduğu yere geldim. Biz çalışanlara ait olan asansöre binip yukarıya çıktım. Çizimi teslim etmem gerekiyordu. Sorumlu kadının yani Sevda Hanım'ın kapısını çalıp teslim ettim. Tam arkamı dönmüştüm ki yine aynı adamla burun buruna geldim. Bu sefer çarpışmamayı başarabilmiştim ama. Bir hışım kafamı çevirip hızla asansöre yürümeye başladım. Ne garip ama öğlen bakışlarımla taciz ettiğim adama şu anda arkamı dönüp gidiyordum. Bunları düşünürken asansörün olduğu yere geldim. Tabii adamda arkamdan geldiği için yan tarafımda durmuştu. Umursamadan asansörü çağırdım. Geldiğinde beraber asansöre bindik. Fazla yakın duruyorduk. Parfümü çok güzel kokuyordu. Aslında bu durumdan rahatsız değildim çünkü beni etkiliyordu ama yine de bir adım yana çekildim. Adamın kucağına atlayacak halim yoktu ya. Ortam sinir bozucu derecede sessizdi. Çok umursamadı. Zaten zemin kata da inmiştik. Sanırım o otoparka gidecekti. Tam çıkıyordum ki adam bana iyi geceler Eylül Hanım demesin mi. Kafamı ona çevirip deli gibi merak etmem rağmen adımı nereden bildiğini sormadım tabii ki. Başımı dikleştirip yüzüne bile bakmadan çıktım. Kuyruğu dik tutmak önemlidir sonuçta. Hemen taksiye atlayıp evin yolunu tuttum.

Eve geldiğimde topuklularımı bir kenara fırlattım ve yemek bile yemeden üzerimi değiştirip kendimi yatağa attım. Öylece uyuyakalmışım zaten.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 06, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YALNIZLIĞIN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin