"Yirmi beşinci yıldönümünde, asilere çocuklarının, onların şiddeti başlatmaları yüzünden öldüğünü hatırlatmak için her mıntıka bir seçim yapmaya ve kendilerini temsil edecek haracı oylamaya mecbur edildi."
~
Kıyametten sonra, Panem
Açlık Oyunları'nın 25.Yılı~
12.Mıntıka'dan hareket eden tren saatte yüz kilometre hızla Capitol'e ve Asi'nin muhtemel sonuna doğru ilerliyordu.
Genç kız, 11.Mıntıka'nın uçsuz bucaksız meyve bahçeleri gözlerinin önünden akarken hissizce trenin camından bakıyordu. Bir hafta sonra gönderileceği arenada bir kan gölünün ortasında son nefeslerini verme ihtimali olan biri için fazla sakindi. Sahnede adı okunduğu an üzerine bir sükunet çökmüş, metanetle karşılamıştı şaşırtıcı olmayan bu seçimi. Belki kurban seçildiğini çoktan bildiği için, belki de her gün ölüm ve yaşam arsında korkuyla geçen hayatının sonunda belirsizlikten kurtulmasının rahatlığından dolayı hiç ağlamamıştı. Barış Muhafızları onu oradan oraya sürüklerken içinde büyüyen bir karadelik bütün hislerini yalayıp yutmuş, ne ses ne renk ne duygu bırakmıştı.
Bulunduğu kompartmanda trenin tıngırtısı ve kendisininkilere karışan bölge ortağının nefes sesleri dışında ses yoktu. İki çocuk birbirinden uzak köşelerde ayrı ayrı oturuyorlardı. Yaşadıkları bölgede birbirlerine selam vermişlikleri dahi yoktu ve burada aynı kadere mahkum edilmişlerdi.
Asi onu uzaktan tanıyordu. Kendisi gibi Dikiş'in çocuğuydu, 12.Mıntıka'nın yoksul kesiminde büyüyenlerdendi Troy Wingrave. 6 kardeşi vardı ve Troy ailenin en büyük oğluydu. Eğer bugün biçilmeseydi, son hasadı olacaktı. Bu hasadı atlatabilmiş olsa hemen madenlerde çalışmaya başlayacaktı, ailesi senelerdir bunu bekliyor olmalıydı. Çünkü babalarından bir hayır görmemişlerdi, ayyaşın biriydi Wingrave'lerin babası. Birkaç sene önce sarhoşken kasabadan birinin çocuğunun ölümüne sebep olmuştu ve bu olaydan sonra ailesi mıntıkada dışlanmaya başlamıştı.
25.Açlık Oyunları ilk çeyrek asır oyunları olmasından dolayı önemliydi ve Başkan Snow bu oyunlarda haraçların her zamanki kura yöntemiyle değil, bizzat bölge halkının oylarıyla belirlenmesini uygun görmüştü. Asi, kendisinin seçileceğini daha oyunların duyurusu yapılır yapılmaz tahmin etmişti. Zira kimse daha sonra yüzüne bakacağı komşusunun çocuğunu ölüme gönderen kişi olmak istemezdi ve Asi için böyle bir şeyi dert etmelerine gerek yoktu. Çünkü Asi'nin bir ailesi yoktu.
Troy içinse işler farklıydı. Asi'nin burada olma sebebi nasıl kimsesizliğiyse, Troy'un burada olma sebebi de ailesiydi. Panem intikamını hep böyle almıştı; babasının günahlarını çocuklarına ödeterek.
Kompartman kapısı gürültüyle açıldığında iki genç yerlerinden sıçrar gibi irkilerek kapıya döndüler. 12.Mıntıka'nın eskortu Ida kapıda gözüktü. Asi, onu her sene sahnede güler yüzle kura çekerken uzaktan görürdü. Onu ilk defa bu kadar yakından görüşü, yarım saat önce sahnede adı okunduktan hemen sonraydı. Normalde o kadar da güler yüzlü olmadığını trene alındıkları zaman anlamıştı. Capitol'e dair her şey gibi, o da sahteydi.
Saçları kısa, siyah ve düz olan Ida, beyaz tenliydi. Kollarından elbiselerinin kapattığı yerlere kadar soluk yeşil renkli sarmaşık benzeri dövmelerle kaplıydı vücudu. Dövmeleri boynundan yüzüne doğru çıkıyor ve yanaklarından dolaşıp kaşlarının olması gereken yerde bir çizgi çekerek bitiyordu. Çekik gözleri hangi işlemlerden geçmişse doğalından çok uzak kırmızı bir renkteydi. Asi, onu uzaktan izlerken bile ondan tiksinirdi ve onun Capitol tarzına yakından bakmak duygularını pek değiştirmemişti.