Han Jisung'un anlatımı
Gözlerimi sokağın ortasında açtım. Hava yeni yeni aydınlanıyordu. Buraya nasıl ve neden gelmiştim? İçimde sebepsiz bir endişe ve korku vardı. Neden?
Hiçbir şey hatırlamıyordum. Partide ne olup bitmişti hatırlayamıyordum.En son hatırladığım Felix'le tanıştığımız andı. Sonrasında mutfağa gidecektik. Gerisi kafamda tam olarak yer almıyordu.
Uzandığım kaldırımdan kalktım. Tüm kaslarım ağrıyordu. Uyuşmuş gibiydi vücudum. Uyuşturucunun yan etkisi olsa gerekti. Genelde el titremesi gibi yan etkileri olurdu ancak vücut uyuşması hiçbir zaman olmamıştı. Acaba çok fazla mı bira içmiştim?
Her neyse. Şimdilik bunun bir önemi yoktu. Neden burada olduğumu bilmiyordum hala.
İçimdeki endişe gitgide büyüyordu. Hayır, nedeni sokakta bir başıma olmam değildi. Sanki benim için çok değeli bir şeyimi kaybetmişim gibi bir endişe ve korku vardı içimde. Ancak bir şey kaybetmemiştim. Sanırım...
Sanki beni endişelendirecek bir şey yaşanmıştı ancak ben hatırlamıyordum. Bu endişenin nedenini bilmiyor olmak beni daha da endişelendiriyor ve bu şekilde bir döngü oluşuyordu.Bu endişeyi bastırmaya ve az olsun rahatlamaya çalıştım.
Cebimden telefonumu çıkardım ve konumdan nerede olduğumu öğrendim. Parti evinden fazla uzakta değildim. Ancak parti çoktan bitmiş olmalıydı, saat sabahın 5'iydi.
Ne kadar süredir burada uzanıyordum ben?
Derin bir nefes aldım ve tüm bu soru işaretlerini bir anlığına zihnimden atıp otobüs durağına doğru yürümeye başladım.
Otobüse bindiğimde tekrar zihnimi yokladım ancak en ufak bir şey dahi bulamadım.Eve vardığımda hızlıca duş aldım ve az biraz uyuma umuduyla ilaçlarımı alıp yatağa uzandım. Birkaç dakika öyle dönüp durdum. Ta ki burnumda fena bir sızı hissedene kadar. Hızla doğruldum ve koşar adımlarla lavaboya giderken kanayan burnumu tuttum.
"Siktir, siktir, siktir." diye söyleniyordum bir yandan da.
Lavabo karşısına geçtiğim anda morarmış ve şişmiş burnuma dehşet içinde baktım."Siktir."
Peşeteyle burnumu silmeye çalışırken burnumun kırılmış olabileceğini fikrine kapıldım. Çünkü en ufak bir dokunuş bile fena halde canımı yakıyordu.
Minho ne haltlar yiyordu yine?
Burnuma tampon yapıp başımı dik tuttum ve bir yandan da telefondan Minho'nun numarasını aradım.
İlk aramam boşaydı, ikinci aramamda ise telefonun kapalı olduğu sinyali verildi.Bu sefer de ona hızlıca mesaj gönderdim.
Siz: sanırım burnumu kırdın... Ödeştik.
Bunu yazdıktan sonra kendimi fazla acımasız hissettim. Ve bir mesaj daha gönderip ona iyi olup olmadığını sordum.
Yaklaşık bir iki saat geçmesine rağmen ses yoktu. Bir kez daha aradım, açmadı. Sabah okulda konuşabileceğimizi umarak daha fazla aramadım ve uyumaya çalıştım. Elbette gözlerim bir an dahi kapanmamıştı.
Sabah olduğunda okula gitmeden önce hemşire olan komşuma gittim ve burnum için hızlıca bir şeyler yapıp yapamayacağını sordum.
Tuhaf bir bant taktı ve şimdilik işi göreceğini ancak fazla uzun süre beklemeden bir doktora görünmemi söyledi.
Sınıfa girdiğimde ilk iş her zaman Minho'nun aturduğ sıraya göz attım. Sırada Minho yerine geçen gün partide tanıştığım Felix vardı.
Teker teker tüm anfi sıralarına göz attım, onu bulabilmek için. Ancak o burada değildi. Bende boş olan bir sıraya oturdum ve çantama sarılıp bekledim. Belki burnu için doktora gitmişti ve bu yüzden gecikmişti. En mantıklı açıklama buydu.
![](https://img.wattpad.com/cover/372092148-288-k846215.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
We Are One | Minsung ✓
أدب الهواةRuhları birbirime bağlanmış iki düşmanın hikayesi..