Zuzunuz_çevirsin
Sevgilimin beni aldattığını gözle görürken bile bu kadar acı çekmemiştim. Sağol.~...~
Omzumdaki çantanın ağırlığını hissetmemeye başlayınca yürümeyi bıraktım ve çantamı bir banka koydum. Uyuşmuş omzumu ovaladım. "Ne diye hep aynı omzumda taşıyorsam çantamı... benim salaklığım işte." Yakında omzun çıkacaktı. "Hayır, yani dil öğrencisinin çantası neden bu kadar ağır olur ki? Gören sayısalcıyım sa-" cümlemi tamamlamadım. "Abartıyorsun Izuku... Shoto'nun arkasından üç ayda bu kadar ağlamadın. İki haftadır ne diye üzülüyorsam..."
Omzumun iyi olduğuna karar verince çantamı takıp devam ettim. Yakınlardaki bir parka gidiyordum. Bu saatlerde orası hep boş olurdu. Genelde boş yerlerde takılmak hoşuma gitmezdi. Tehlikeli olduğunu düşünürdüm ama şimdi pek de umurumda değildi. Yalnız olmak daha uygun geliyordu bana. Zaten biber gazımda vardı... bıçak da taşıyordum yanımda... sıkıntı yoktu.
Sonunda uygun bir masa seçtim kendime ve oturdum. Önce çantamdan bir kaç kitabımı çıkardım ve ardından bilgisayarımı. Bilgisayarı açarken diğer yandan da gözlüğümü arıyordum.
Hızlıca çeviri hesabıma giriş yaptım ve bir kaç metin çevirmek için kendimi hazırladım. İlk önce acelesi olan 5-6 metni çevirdim. Neyseki çok uzun şeyler gelmiyordu bu aralar. En sonunda biraz mola vermek için uygulamadan çıktım ve arkama yaslanıp suyumdan büyük bir yudum aldım ve uzun uzun etrafa baktım. Güneş bir kaç saate batmaya başlayacak gibiydi. Gökyüzü yavaş yavaş turuncuya boyanmaya başlamıştı.
Derin bir nefes verdim. Sonra nefes aldım ve tekrar verdim. Yorgundum. Baya yorgundum. Yakında kızgınlığa da girerdim. Yaklaşmıştı. Yeterince derdim vardı bir de bu eksikti. Zaten sınav haftasındaydım. Üstüne moralim de bozuktu. Yine gözlerim dolunca gözlerimi yukarıya diktim. Göz yaşlarını geldiği yere geri gönderdim.
Gökyüzünün yeterince turuncuya boyandığını fark edince yavaş yavaş toparlanma kararı aldım. Önce kitaplarımı yerleştirdim çantama ağır hareketlerle. Ardından laptopumu koydum ve çantanın fermuarını çekip sırtıma taktım. Sessize aldığım telefonumu sessizden çıkardım ve bildirimleri kontrol ettim. Annemin mesaj attığını görünce istemsizce duraklarım kıvrıldı.
Benim Hatun💐
Kuzum gönderdiğim yemekleri yediniz mi?
Bak börek yapmıştım ya, onu ısıtarak yediniz dimi?
Görünce ara beni.Hızlıca annemi geri arardım. Bir kaç çalıştıran sonra açtı. "Alo??"
"Hee, ne oldu?" Bunu demem ve azar yemem arasında bir salise bile olmadı. "Anneye hee denmez. Kaç kere dedim Izuku?!"
Yüzümü ekşitirken cevap verdim. "Pardon anne... efendim?"
"Haftasonu eve geleceksin değil mi?"
"Anne kızışmam var... gelmek zorundayım biliyorsun zaten. Ne diye soruyorsun?"
"Sarı kafamı da çağır da!"
"Anne kızışma diyorum Denki ne alaka?" Arkadan öfkeli bir iç geçiş duydum. "İyi tamam." Trip mi yiyordum? "Anne... küsecek bir şey yok! Kızışmam olacak, odama kimseyi almadığımı biliyorsun!"
"İyide oğlum. Geçen hafta da Denki'yi getirmemiştin. Getir sarı kafamı!"
"Annecim, haftaya söz. Bu hafta olmaz." Eve gittiğimde kesinlikle trip yiyecektim. "Bu arada eline sağlık... börekleri ısıttık da yedik. Kek de çok güzel olmuş." Hepsini Denki yemişti...
![](https://img.wattpad.com/cover/359304969-288-k907960.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Belki Bir Gün-
RomanceArtık kalbi sevgiye kapalı bir gençle hala sevmek ve sevilmek isteyen başka bir gencin kalpleri tesadüf eseri yan yana gelirse ne olurdu? Hâlâ kalbinde bir umut filizi yeşertmeye çalışan bir genç, donmuş ve sadece yaşamak için atma zahmetinde buluna...