yoongi üst komşusunun boynundan yükselen kerosen ve kül kokusunun, soyutun yanı sıra somut anlamda da yangına yol açabileceğini bilmiyordu. gece gündüz onun yangınlarını söndürmek zorunda kaldığını da.
slow update
311024
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
1 | hikayeni anlatmak istiyorum
ah güvercin, giden şey sen değilsin
yoongi'nin beyin kıvrımlarına kadar dolduğuna emin olduğu bir koku var.
rahatsız edici, onu bir zamanlar böyle tanımlardı. şimdilerde nedense kendinden biliyor kokuyu. eldivenlerine bulaşmış isten kurtulmak için buradan koşa koşa kaçmak istediğine de emin. yine de koşarak kaçmak bir seçenek olmadı hiçbir zaman. tüm o pisliğin, dumanın, kokunun içinde debelenerek yaşamak bir rutindi; belki de bir yerden sonra arzuladığı bir rutin.
yüksek binanın çatı katında, tadilat için gerekli demirlerin arasında oturan genç adamı gördüğünde elindeki alet çantasını bırakıp yanına gidiverdi apar topar. "taehyung," diye seslendi önce yanına çökmeden. "yaralandın mı sen?"
gecenin üçünde, on üçüncü katta ateş ve hiçbir noktayı görememelerini sağlayacak kara bir dumanın içinde çırpınırlarken bir de yaralanmak.
gerçekten de yaralanmış olmalıydı çünkü şu an görünürde bir şey olmasa da maskesinden bile sık nefesler aldığı belliydi ve elini üst bacağına bastırıyordu. tek dizinin üstüne çöktü dikkatlice. görmeye çalıştı yaralanan noktasını ama taehyung'un elini sıkıca bastırdığı yer, pantolonunun altıydı. "taehyung," dedi tekrar, sesindeki endişeyi saklayamadı. "bakmama izin ver."
"şu çukura basıp-" taehyung'un kaşları çatıldı acıyla yoongi onun eldivenli elini bacağından çekerken. derin bir nefes verdi. "t-takıldım, şu demirlerden birinin ucu girdi ve-"
"siktir," ne yapacağını bilemezcesine inledi yoongi. muhtemelen çocuk neredeyse otuz altı saattir nöbetteydi ve dalgınlığına gelmiş olması, üstelik daha acemiyken, saatlerdir uğraştıkları bir olayken öyle normaldi ki. fakat kabul edilebilir bir yanı da yoktu, çünkü on üçüncü kattalardı ve 'ne olur ne olmaz' çantası şu an bir diğer itfaiye amirindeydi.
"tamam," etrafı kolaçan etti gayri ihtiyari ve "halledeceğim," diyerek hem kendini hem de diğerini sakinleştirmeyi denedi soğukkanlılıkla taehyung'un uyluğundaki kanamaya göz atarken. şiddetli bir kanama değildi ama derhal bir müdahaleye de ihtiyacı vardı, hızlı ve mantıklı düşünmesi gerekiyordu. hızlı ve mantıklı, taehyung'u herhangi bir hastaneye ulaştırana kadar işe yarayabilecek bir şey.
koyu lacivert ceketini üstünden hafifçe sıyırdı, altında yine onu koruyacak bir şey olsa bile hiçbir zaman ceketin verdiği korumayı vermeyeceklerini bile bile çıkardı çünkü o an başka bir çaresi yoktu. apar topar göğüs cebinden çıkan çakısını ve diğer eşyalarını pantolonunun dolu ceplerine tıkmaya çalıştı. hiç mantıklı değildi, üstelik enfeksiyon kapma riski şimdi daha yüksek iken ama kanamayı yavaşlatabilirdi en azından.