188 35 40
                                    


  Ünlü roman yazarı Hwang Hyunjin elinde tuttuğu gazetede olan tarihe bakıp, "Otuzuncu yaş günüm." diye iç geçirdi. Yaşının ilerlemesi ona acı veya mutluluk vermiyordu. Ama içinde anlamsız bir burukluk vardı. Hızlı bir şekilde gazetenin geri kalanında gözlerini gezdirdi ve tuttuğu bir taksiyle evine geldi.

  Dışarısı yüzünden donmuş olan yüzü ve elleri evin sıcaklığını hissedince uyuştu. Siyah kabanını çıkarttı ve askıya astı. Evin uşağı, Hyunjin'e o evde yokken ona gelmiş olan bir mektubunun olduğunu haber verdi. Uşak arkasına sakladığı mektubu ona uzattı.

   Hyunjin'in ilgili bakışları mektubu süzdü. Elleri yavaş bir şekilde hareket etti ve mektubu aldı. Bu sırada da kafasını hafif bir şekilde sallayarak uşağına teşekkür etti.

  Hızlı adımlarla kendi odasına girdi Hyunjin. Şöminenin karşısında olan koltuğuna oturdu ve mektubun dışını inceledi. Bir ad bile eklenmediğini o zaman fark etmişti. Elleri korkakça hareket ederken zarfın içinde olan kağıdı çıkarttı.

   Mektubu yazan kişinin yazısı narindi, acele edilmeden yazıldığı çok belliydi. "Hiç bilmediğin sevgilinden, sevgilime." yazıyordu mektubun en üstünde. Hyunjin koltukta oturuşunu dikleştirdi. Şaşkınlıkla duraksadı. Ona yazılan bu isimsiz mektup hiç bilmediği sevgilisinden miydi? Biri onun yazdığı romanlarla dalga mı geçiyordu? Meraklılığı sabırsızlığa dönüştü ve okumaya başladı.

Doğum günün kutlu olsun.
 
   Birkaç haftadır bu mektuba nasıl başlamalıyım diye düşünüyorum. Aslında doğum gününü beklemeye karar verdiğimden beri bu mektuba, "Ben Yongbok," öyle başlıyorum. O kadar kağıt israf ettim ki son kuruşlarım bu kağıt parçasında. Şu an masamın etrafında dört uzun mum yanıyor. Yerimden kalkmaya cesaret edemiyorum, ya mum düşer de kağıdımı yakarsa diye.

  Hyunjin gözlerini birkaç defa kırptı. Büyük bir şaşkınlıkla mektubu yazan kişinin ismini tekrar tekrar okudu. Tanımadığı sevgilisi bir erkek miydi? Mırıldanarak, "Yongbok... Mutluluk olan gibi mi?" dedi. Ardından heyecanla okumaya devam etti.

  Yıllardır kendi kendime yaşadığımı düşündüğüm bu aşkı seninle paylaşmak istedim. Şimdi bütün hayatımı bilmelisin gibi geliyor, neden bilmiyorum. Sevgililer böyle yaptığı içindir belki. İlk defa seninle karşılaştığımız günü anlatmak istiyorum.

  On beş yaşındaydın, bense on birime yeni girmiştim. Aynı gün, aynı şehirde, aynı kilisede, aynı şey için birlikteydik. Siyah kısa saçların kilisenin renkli camlarından gelen ışıkla çok hoş gözüküyordu. Önümde oturuyordun. Baban olduğunu varsaydığım adamın kulağına bir şeyler fısıldadın ve sonra adam sinirlendi, kilisede bağırmaya başladı. Annem kulaklarımı kapatmıştı, ağlamak üzereydim. Sonra büyük bir tokat ve kiliseyi terk ediş... Hayatımda ilk defa birine tokat atılmasına şahit olduğum için korkmuştum. Şiddetle alakası olmayam bir ailede büyümüştüm. O adamı sinirlendirmiştin, ama o tokadı hak etmiş miydin?

O an aklında film gibi gösterilmişti ilk tokadı. Babasına ne söylediğini hatırlayan Hyunjin sessizce mırıldandı. "Tanrıya inanmak acılarımızı dindirmiyor baba. Ben, bu lanet olarak gördüğün şeyden kurtulmuyorum."

  Ailesi erkeklerden hoşlanmanın bir tür hastalık olduğunu düşündüğü için onu kiliseye götürmüştü. Babası Tanrı'ya dua ederse oğlunun normal birisi olabileceğine inanıyordu. Fakat o gün kilisede Hyunjin'in babasına karşı kurduğu cümle onun evden kovulmasına sebep olmuştu. Bunu değiştirmek onun elinde değildi. Sert bir şekilde yutkunarak mektubu okumaya devam etti Hyunjin.

𝘉𝘦𝘧𝘰𝘳𝘦 𝘐 𝘋𝘪𝘦 |  𝘏𝘺𝘶𝘯𝘓𝘪𝘹Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin