chapter one

94 15 166
                                    

Başlamadan önce birkaç şey belirtmek istiyorum. İlk olarak ficte yaş farkı var (8 yaş, yibo'nun yaşı 20), bundan rahatsız olup şikayet edecekler baştan okumayı bıraksın. İkinci olarak da ficin büyük bir kısmında arkadaşım @karinautism'in "chemistry issuess" ficinden esinlendim ve bir nevi teşekkür amaçlı olarak Ningning'i fice ekledim. Onun ficlerine de göz atın derim, inanılmaz bir yazardır kendisi. Daha fazla uzatmadan fic'e geçelim, keyifli okumalar <3

Edit: Yaş farkını Yizhan'ın kendi yaş farkı olan 6 yaşa indirme kararı aldım, okurken rahat hissedersiniz umarım <3

03.20 p.m.

"Wang Yibo, 30."

"Siktir git..." Yibo nefesinin altından fısıldadı.

Edebiyatçı notları okumaya devam ederken Yibo başını ellerinin arasına aldı. Bir sene daha lise okuyamazdı, özellikle bu durumda. Zaten hem çalışırken hem de okula giderken canı çıkıyordu, üçüncü bir lise tekrarına hazır değildi. İki yıldır kalmasının sebebi de şimdi olduğu gibi edebiyat dersiydi, dersten de hocasından da etiyle kemiğiyle nefret etmişti.

Bu adamın dersinden geçmek neredeyse imkansızdı çünkü yaşlıydı ve çoğu zaman konu bile anlatmıyordu ancak sınavda sorduğu kazık sorularla öğrencilere adeta işkence ediyordu. İdareye bu durumdan sayısız kez şikayetçi olsalar da dinleyen olmamıştı, her seferinde geçiştirilmeleriyle sonlanmıştı durum. E hal böyle olunca da kalan öğrenci sayısı epey bir artmıştı. Ancak Yibo gibi ikinci kez sınıf tekrarı yapan sadece bir kişi vardı, o da zaten keyif çatmak için okula geliyordu. Yibo için ise işler aynı değildi, o ya bu yıl geçecekti ya da eğitim hayatını tamamen bitirecekti. Üçüncü bir seçenek onun için yoktu.

"Ning Yizhuo, 85."

"Oley!" kız sevinirken bir anda başını yanındaki sırada oturan arkadaşına çevirdi. Yibo ümitsizliğe kapılmıştı bile, şimdiden tir tir titremeye başlamıştı. Kafasından yaptığı hesaba bakılırsa kalması çok büyük ihtimaldi, hatta geçmesi ihtimalinden daha yüksekti. Sonuçta ona ikinci kez lise okutan öğretmenlerin kendisine acımasını beklemiyordu. İsterlerse yüz kere bile okuturlardı ancak yine de öğrencilere merhamet göstermezlerdi.

"Psst, Yibo, ne oldu öyle? Hemen yüzün düştü."

"Ne yapsaydım, 30 aldım diye dans mı etseydim?" Yibo yüzünü elinin üstüne koyarken gözlerini de masadan ayırmıyordu. Bu okul yılı tam bir cehennem gibiydi. İkinci dönemin ilk sınavından batmıştı, ya ikincisinde düzeltecekti ya da her şey bitecekti.

"Üzülme ya, elbet bir hal çaresi bulunur."

"İki yıldır boş boş lise okuyorum kız bana hal çaresinden bahsediyor." dedi Yibo gözlerini devirirken.

"Seninle de konuşulmuyor hiç."

Yizhuo tekrar sırasına yaslandı, Yibo'nun gözleri hala aynı yerde sabitti. Her şeyden önce bunu annesine nasıl açıklayacağını düşünüyordu. Kadın oğlunu okutmak için iki işte birden çalışıyordu, Yibo'nun kendisi de çalışıyordu ama yine de geçinemiyorlardı. Ev kirası, aylık masraflar, evin ihtiyaçları ve faturalar derken gelen para hemen tükeniyordu. Kiraya yakında zam gelme ihtimali de vardı, bu durumda ellerindeki para hayatta onlara yetmezdi.

"Bir dahaki sınava iyi çalışın, not dilenmeye kalkışırsanız disiplini boylarsınız." Edebiyatçı son sözlerini de söyleyip tekrar masasına oturdu. Yibo adama öfke dolu bakışlar atıyordu, şartlar müsaade etse bu yaşlı bunağı yaşatmazdı. Artık emekli olup gitmesi gereken yaşta hala öğrencilere kazık atmakla meşguldü.

Zil çaldığında Yibo çantasını kapıp sıradan kalktı, kapıya doğru ilerledi. Yizhuo da oğlana yetişmek için hızlı davrandı, bazen eve birlikte gidiyorlardı. İkisi de kapıya kadar geldiklerinde edebiyatçının sesiyle durmak zorunda kaldılar.

bound by pages // yizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin