2 | bir gecelik kalabilir miyim, odanda?

35 12 2
                                    




mutfak masasının üzerinde duran telefonumun şarjı bittiğinden dolayı aralıksız on beş dakikadır şarj aletini arıyordum ancak tabii ki her zaman yaşadığım o saçma durumu tekrarlamak dışında başka hiçbir şey yapamıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







mutfak masasının üzerinde duran telefonumun şarjı bittiğinden dolayı aralıksız on beş dakikadır şarj aletini arıyordum ancak tabii ki her zaman yaşadığım o saçma durumu tekrarlamak dışında başka hiçbir şey yapamıyordum. kısacası nereye koyduğumu unuttum ve deliler gibi evimi turluyordum bulmak adına.

mutfağımdaki tüm dolapları karıştırmama rağmen hâlâ hatırlamıyordum ve bu arayışımın yetersiz kalması da sinirimi bozuyordu. hava dün akşama göre biraz daha serin olması bile üzerimdeki bu sinirle terlemiyor oluşumu engelleyemiyordu, evet sinirden patlama noktasındaydım ve yavaş yavaş terliyordum. telefonum bir saattir kapalıydı, sevgilim duş alıyordu, evi deli gibi dağıtmıştım ve sinirden köpürüyordum.

tükenen seçeneklerime resmen yıldız gibi parlayan banyodaki dolapları hatırladığımda, kendimi banyonun önünde bulmuş, hiç düşünmeden kapıyı açmıştım. sunghoon bu durumu asla yargılamayacağından dolayı da sesini çıkarmamış, benim bütün dolapları karıştırışımı dinlemeye sanırım razı gelmişti. havlularımı koyduğum dolabın resmen altını üstüne getirdiğim hâlde hâlâ bulamıyordum ve gerçekten tepem atmak üzereydi. sunghoon beni fark ettiğinden dolayı duş kabinini açıp vücudu köpüklüyken bana bakındığında, "ne arıyorsun bebeğim?" diye seslenmişti. eh tabii kendisi rahat rahat duşunu alıyordu evimde, ben kudurmak üzereyken de onun sürekli sakin tavırları ister istemez yumuşamamı sağlıyordu. bana iyi geliyordu sunghoon.

"şarjımı bulamıyorum." fazla uzatmamak üzere dudaklarımı büzmüştüm resmen ağlayacakmış gibi. sabitli duş başlığından çıkan suyun altında durup çıplak vücudundaki köpükleri temizlerken gülümsemişti bana bakarak. "çantamdan benimkini neden almadın?" dediğinde yaşadığım aydınlanma sayesinde derin bir nefes alıp vermiştim. bu hareketim onu tekrar gülümsettiğinde, "tanrım, teşekkür ederim." deyip birkaç adımla yanında durduğumda dudaklarına uzanıp küçük bir öpücük kondurmuştum, sıcak duş aldığından dolayı ıslaklığı benim dudaklarıma yayılmıştı hemen.

"senin bu alık hâllerinle başım belada benim." banyodan çıkmadan önce de bu dediğini duymuştum en son. şimdi sırada sunghoon'un çantasını aramaktı işim ancak ondan da önce yapmam gereken bir şey vardı, çalıp duran kapımı açmak. sanırım ben banyodan beridir kapı çalıyordu ve suyun sesinden dolayı duyamamıştım. bir yandan zile diğer yandan da kapıya vuran her kimse gerçekten içinde dürüp büktüğüm bütün sinirimi yemeye hazır olmalıydı. new york gibi bir şehirde yaşıyor oluşum böyle alacaklı gibi kapıya vurulması gerektiğini göstermiyordu.

evim ne kutu denecek kadar küçüktü, ne de jay'in evi kadar büyüktü. ayaklarımın altında kalan new york şehrinde yaşıyordum. işlek bir caddesinde, arabaların sürekli geçip durduğu o şehirin tam göbeğindeydim. gökdelenin en tepesinde olmasam bile, tatlı bir apartmanın beşinci katında kalıyordum. kırmızıya boyanmış yangın merdivenine sahip bir apartmanda üstelik, elbette bu övgüye değer kısmını belirtmeseydim kendimi affedemezdim. yatak odamın camında bulunuyordu o merdiven, kafama estiği gibi oradan dışarı çıkıyordum. los angeles'a göre fazlasıyla uzakta oluşum şaşırtıcı geliyordur tabii, bu yüzden de gittiğim günler olunca genelde yatıya kalıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 12 hours ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

twentysomethingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin