bu bolum bi sarki olsaydi bp - kiss and make up olabilirdi isterseniz sarkiyla okuyabilirsiniz ben de onu dinleyerek yazdim... kucuk bi oneridirhic icime sinmedi kontrol etmeden atiyorum hata yoktur umarim
—
Tek ayağım üstünde sekerek mekan çıkışındaki merdivenlere oturmaya çalışırken her şeyi akışına bırakmama rağmen yine bana giren kör talihime sövdüm durdum. Kendimi sertçe basamaklardan birine bıraktığımda biraz popom acıdı fakat umrumda olmadı. Hava neredeyse soğuk olmasına rağmen beni sıcak terler basıyordu çünkü sarhoş kafayla tuvalette kayıp düştüm. Bileğimi burktum ve bilmem kaç kişinin arasından tek ayakla kendimi dışarı atmaya çalıştım.
Şunu söylemeliyim ki cumartesi çabuk geldi, partiyse hiç beklemediğim kadar hızlı geçti.
Winter bunu teklif etmemi bekliyormuş gibi hevesle gelmeyi kabul etti. Hatta karina'yı stalklayıp böyle arkadaşların var da niye söylemiyorsun diye azar yedim. Böylece son anda partiyi ekme planlarım da suya düştü. Soobin'i görmem biraz içer kalkarım diye düşündüm ama düşündüğüm gibi olmadı. Kafamda planladığım şeyler hiçbir zaman olmadığı gibi bugün de olmadı. Kaderimi hiçbir zaman kendim planlayamadım.
Soobin'i görmek istememe sebebim beni rahatsız etmesi falan değildi yanlış anlaşılmasın. Ben genelde tükürdüğümü yalardım. Bu yüzden ondan ayrılan ben olduğum halde onu deli gibi özlüyordum ama göremeyecek kadar kırgın hissediyordum. Son tartışmamızdan sonra kırgınlığım kime onu bile kestiremiyordum. Bunca kafa karışıklığı arasında onu görürsem ağlarım diye düşündüm ama ne karşılaşmamıza engel olabildim ne de yüzünü görünce boğazımın düğümlenmesini durdurabildim.
Bizim çocukları önden gönderdim. Kafeyi oyalanarak kapattım ve eve yaylana yaylana gidip hazırlandım. Tabii ne kadar yolu uzatsam da son değişmedi. Beomgyu beni arayıp öyle bir cırladı ki evden kutlamanın yapılacağı mekana koşarak gitmek zorunda kaldım.
İçeri ilk girdiğimde gerginlikten kafamı bile kaldıramadım. Her yere göz ucuyla bakarak bizimkilerin olduğu tarafa yöneldim. Mekan Beomgyu'nun dediği kadar kalabalıktı ve bu işime geldi. Soobin'i neredeyse yarım saat görmedim. Winter ve huening'le hızlı hızlı iki kokteyli devirdim bile ve yalan yok, sarhoş olmama yetmese de biraz gevşedim. Wooyoung zaten gelir gelmez hiç tanımadığım kaslı elemanın biriyle konuşmaya başlamıştı.
Pasta kesilene kadar zaman öyle böyle geçti. Soobin'i kalabalığın arasında uzaktan gördüm. Kalbim ağzıma geldi ama en azından o bana bakmıyordu. Baksaydı içince kusan biri olmamama rağmen içtiklerimi çıkarıp geceye sıçabilirdim. Ne olduysa pasta kesilirken oldu zaten, dahası da varmış aslında ama geleceği göremiyordum maalesef.
Beomgyu nereden geldiğini bilmediğim mikrofonu alıp herkesi coşkuyla yiyeceklerin olduğu masanın etrafına çağırdı. Taehyun tam ortadaydı, merkezde. Hepimiz etrafına dizildik. Buradaki herkes bir şekilde onun arkadaşıydı. Beomgyu Taehyun'un hemen yanına geçti. Hiç beklemediğim bir şekilde parti başladığından beri beni gözüyle bile aramayan Soobin arkamda bitti. Tam dibimde. Biraz dikkatimi versem nefesini bile duyabilirim gibi geldi. Bu klişeleri pek sevmem ama arkama geçtiği an kokusundan başım döndü. Benimle konuşmasını bekledim ama Soobin tek kelime etmedi. Saniyeler sonra fark ettim ki karşımızda kamera var, hepimiz şu an yıllar sonra bile güzel hatırlanacak bir fotoğrafın parçası olmak üzereyiz. Ve Soobin her şeye rağmen benim yanımda.