şimdiye kadar tanıştığım insanlardan belki de sadece bir tanesi iliklerime kadar işlemiştir etkisini.o lee minho, baktığınızda bir çok iyi özelliği de yoktur aslında...pek tanıdığı insan yok, biraz fazla düşünen bir tip
normal bir şekilde dursa da yüz hatları her zaman gergin gözükürdü, kızdığında ise çekinmeden konuyu yüzünüze doğru savururdu. Onun bu içedönük doğasına rağmen açık sözlü olması beni her zaman şaşırtmıştır.
uzun ensesine değen siyah saçları vardı, kakülleri yavaşça kaşlarının üstüne değiyor, bunu hep tatlı bulmuşumdur.
giydiği en basit pantolon beline güzelce oturuyor, en basit kombin üzerinde parlardı. Bana kıyasla uzun boyu vardı, ona baktığımda kafamı göğsüne bastırıp sarılabilirdim, rahat hissettirirdi.
gözleri kahverenginin en koyu tonlarıydı, bir özelliği yok, çoğu kişi sahip olmasına rağmen en farklı onunkiler gelirdi.
bunun dışında, o kesinlikle bir kedi insanıdır, mutsuz olduğunda konuşmayı tercih etmez...onun yerine oturup kafasını bir süre dizlerine yaslardı, oflayıp iç çeker sonunda boş vermeye karar verirdi
ya da unutup konuyu rafa kaldırmaya.
utangaç olduğundan bahseder ama gözlerini yüzünüzden çekmezdi, pek temas bağımlısı olduğu söylenemezdi ama konu güvenliğiniz olduğu zaman sizi kendisine çekmekten alı koymazdı kendisini.
mutlu olduğu pek an'a şahitlik etmedim, genel olarak bir ifadesi ve bir rutini vardı, aynı zamanda bir hayali de yok, alışagelmiş algılarla devam eder ve ona göre bir meslek seçmek isterdi.
Bu ona daha kolay gelirdi, yeni şeyler denemekten korkar geri çekerdi kendini
dümdüz bir insan olmasına karşılık, hayatı size zehir edebilirdi. Bir an durup avizede takılı kalırdı bakışınız, keşkeleriniz dolup taşardı onla, tüm pişmanlıklarınız size boğmaya başlardı
her şeye rağmen o iyi biriydi.
sizin için endişelenirdi, yemek yediğinizden emin olurdu, sizi öyle hissettirirdi ki başka hiçbir şeye ihtiyacınız yok gibi düşünürdünüz, hayatınızın merkezine otururdu bir anda.
söylediği bir kaç kelime şiir gibi çalınırdı kulağınıza, saçlarınızı okşar mırıldanırdı kulağınıza...her şeyin iyi olacağına ikna ederdi sizi,
onsuz ise her şey kötü olurdu, bir sigara gibi bağlanırdınız ona, kötü olsa bile ciğerlerinize çekmeye devam ederdiniz
yavaşça öldürürdü sizi, bile bile.
nefret ediyorum.
onun ensesine değen uzun saçlarından nefret ediyorum, daha şık olmamasından....o basit giyinme tarzından, klasik kahverengi gözlerinden, her şeyinden nefret ediyorum.
her zaman susmayı seçmesinden, unutup rafa kaldırdığı konular gibi beni de unutmasından nefret ediyorum
rahat doğasından nefret ediyorum, ilgilenmesinden, iyi hissettirmesinden, dünyada bir tek ben varmışım gibi bakmasından... nefret ediyorum.
diğer yönden, umursamamasından...benim yokluğumu fark etmemesinden, hayatına aynı mutlulukla devam etmesinden...
her şeyinden nefret ediyorum, fakat şu var ki en çok da beni görmemesi, yanımdan bir hiçmişim gibi geçip gitmesi midemi bulandırıyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ccbyblood, minlix
Fanfiction"onun ensesine değen uzun saçlarından nefret ediyorum, daha şık olmamasından....o basit giyinme tarzından, klasik kahverengi gözlerinden."