1

216 49 110
                                    

Doktor olmak kolay mıdır?

Kazanması zor tıp bölümü, okuması zor ve zahmetli olan üniversite, o kadar uykusuz gecelerin ve litrelerce kahvenin sonunda burası, hastane. Yeni ve gıcır olan o beyaz önlük, kendinden önce bahsedilen o havalı meslek sıfatı, hepsi geçmişe dönüp baktığında havalı gelen şeyler.

İş hayatına girdiğinde bazen bu mesleği seçtiğine lanet edersin ama çoğu zaman duvarında asılı duran Hipokrat yeminine bakar sevinirsin. Bunun hayaliyle yaşayanlar var bir de, benim gibi. En zor kısmı da burası bence, her günüm mezun olacağım günü hesaplayarak geçiyor. Birkaç haftadır stajyer doktor olarak Busan'ın en iyi sayılabilecek hastanesinde çalışıyorum. Üstümdeki sınıflardan ve meslektaşlarımdan bu işin zor olduğunu binlerce kez duysam da kulak asmamıştım ama şimdi birebir deneyimleyince hak veriyorum hepsine.

Sabaha kadar geçirdiğim nöbetler, huysuz yaşlı hastalar, ağlayan küçük çocuklar ve daha bir sürü şey beni birkaç gündür düşünmeye itiyor. Benim gibi sabırsız, çabucak sinirlenen ve çocuklara da pek bayılmayan biri bu mesleğe devam etmeli mi acaba diye. Tabii fikrimi değiştirebildiğim de söylenemez, bu mesleği bırakabileceğimi pek sanmıyorum. Hem birçok mesleğin derdi olur değil mi?

Bu sabaha kadar düşüncelerim tam olarak böyleydi, ne kadar zor olursa olsun stajımı bitirip mezun olmak ve tam anlamıyla bir doktor olmayı diliyordum.

Her zamanki gibi beşte uyanıp hastaneye geldim, bölümümden olan arkadaşlarımla bir şeyler atıştırıp acildeki yerimi aldım, çok ağır vakalar yoktu, beş altı yaşlarında bir çocuğun kafasına dikiş attım yedi sıraları, bir teyzeyi de muayene edip ilaç yazdım. Mükemmel günümün başlangıcı böyleydi.

"Hasta geliyor, ikinci kattan düşmüş birkaç kırığı var, Hyunjin sende."

Ve bu da bize emirleri veren hastanenin doktorlarından Bang Chan. Beni pek sevmez, ben de onu sevmem zaten.

Stetoskopumu boynuma geri indirip arkasını dönmüş giden Chan'a seslendim, her şeyi niye bana kitliyordu anlamıyordum.

"Hocam hani acildeydim-"

"Artık değilsin, ağzın yerine elin çalışırsa daha mutlu olurum."

Gerçekten beni hiç sevmiyor...

Gözlerimi devirip sinirle soludum, Seungmin de her zamanki gibi kenarda kıs kıs gülmekle meşguldü.

"Kolay gelsin bebeğim."

"Nefret ediyorum hepinizden, kalk da hastaların serumlarını kontrol et. Oturup dedikodu yapıyorsun anca."

"Git hastan ile ilgilen, yoksa yine yersin azarını."

Chan tarafından yağmurun altında iki saat boyunca bekletildiğim zamandan bahsediyor.

Katı biri, oldukça.

"Sikik."

Söylene söylene acilin girişine geldim, tam birkaç dakika içinde de ambulansın sirenlerini duydum zaten. Yemin ederim sağır olmayı ya da yerime zorla da olsa Seungmin'i göndermeyi dilerdim.

Ambulans önümde durduğunda kapıların açılmasıyla kulağımın acıması da bir oldu, sirenlerden daha sesli olan bir oğlan bağırıyordu küfürler ederek.

Noluyor lan?

Sedyeyle indirildiğinde göz göze geldik, yanındaki arkadaşı da ağlıyordu.

"Lan orospu çocuğu ağlama artık dalağını sikicem Minho!"

"Ya Jeongin ölme!!"

Başıma şimdiden bir ağrı girdi.

Minho isimli çocuğu kolundan tutup geriye çektim hemen, sedye içeriye giderken ben de peşinden gittim, biraz kaba bir hareket de olsa cevap verecek zaman bulamamıştım.

Doctor || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin