1

4 1 0
                                    

Boo Seungkwan ve Lee Jaeyoon Yeniden Sahnede

Güney Kore'nin en iyi badminton oyuncularından biri olarak adını altın harflerle sekiz yıldır listelerin zirvesinde yer alan genç yıldız bu yılki çiftler ligine yeniden Lee Jaeyoon ile katılacak.


"İşte bu be! Bizim Seungkwan'ımız yine adını yazdırdı~"

Lee Seokmin elindeki sodaları masaya bırakıp oturdu. Kampüs yemekhanesi yine doluydu ve oturacak yeri zar zor bulmuşlardı. "Yine Jaeyoon ile eş olacak olması iyi oldu, Serim denen deve fazla ısrarcıydı. Koça bir ara yemek ısmarla Seungkwan!" Kwon Soonyoung yemeğini hızla yemeye devam ederken gözlerini arkadaşına dikti, Seungkwan sessizdi, bu hayra alamet değildi.

"Neyi var bunun?" Moon Junhui son üzüm tanesini de ağzına atıp parlayan parmak uçlarıyla oğlanı gösterdi. "Yorgunum..." Yarısından fazlası dolu tabağını ileri itip arkasına yaslandı, nefes almaya bile gücü yoktu. Sadece 1 saat uyumuş sonrasında da koşa koşa okula gelmişti. "Gece antrenmanlarına devam mı ediyorsun?"

"Etmek zorunda kalıyorum. Mecburum." Jun soda şişesini önüne alırken oflayıp diğer elini alnına attı. "Akşama ufak bir parti var, yakındaki üniversite ile ortak olacak biliyorsunuz. Çok kalabalık olmayacağız ama gel sende, biraz ara verip dinlenmiş olursun Seungkwan..." Başını sallayıp üstünkörü bakarız dedikten sonra yemekten kalkıp biraz bahçede yürüyüş yaptılar.

Seungkwan çantasını alıp diğerlerine veda ettikten sonra evin yolunu tuttu. Evde kimse yoktu hızlı olup üzerini değiştirdikten sonra çıkıp yemek saatine kadar dolaşmaya karar verdi. Biraz deniz kenarında yürüyüp güneş batana kadar çimlerde oturdu. Bugünlük antrenmanı ekmesi sorun olacaktı ama katlanabilirdi söylenenlere, biraz olsun kuralları çiğnese sorun olmazdı.

Saat dokuza gelirken toplanacakları dükkana geldi, içerisi hayli kalabalıktı ayakları geri geri gitti. "Pardon!" Arkasına döndüğünde birinin ayağına bastığını fark etti. Yanına yaklaşıp kolunu tuttu. "İyi misiniz?" Diğeri başını sallayıp banka oturdu. Ayakkabısının açılan bağcığını bağlayıp ellerini kucağında birleştirdi.

"Sende girmek istemiyorsun değil mi.. ayakların zorlandı." Gözlerini yabancının gözlerine dikti, şimdiye kadar bir sürü insan görmüştü Seungkwan ama gözleri onunki kadar farklı birine denk gelmemişti. "Bu saatte antrenmanda olmam gerekirdi ama Seokmin ucubesinin ısrarı yüzünden geldim, başım belaya girecek..."

"Sporcu musun?" Seungkwan duyduğu soru karşısında büyüyen gözlerine engel olamadı. Beni nasıl tanımazsın, der gibi baktı yabancıya. "Ben Boo Seungkwan, badminton oyuncusuyum. Ulusal maçlara çıkıyorum, gençler liginde de varım."

Yabancı mahçup gözlerle gülümseyip elini uzattı. "Buraya geleli 3 ay kadar oldu sanırım pek bir şey bilmiyorum üzgünüm. Bende Chwe Vernon. İstersen Hansol de diyebilirsin babam bana Hansol der." Yabancı olduğu belliydi, doğru bildim!

"Ne okuyorsun?"

"Güzel Sanatlarda seramik ve cam bölümü okuyorum... Sen de spor üniversitesinde okuyorsun, biliyorum." Gülüp dirseklerini masaya yasladı. Buraya gelmek fena fikir değilmiş aslında.

"Sen neden dışarıdasın?" Seungkwan onun hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordu. Daha fazlasını bilmek, onunla konuşmak istiyordu. "Kalabalığı sevmiyorum, içerisi fazla sıkıcı ve gereksiz sorularla dolu." Seungkwan dudaklarını büzüp başını salladı. Oğlan elini cebine atıp karıştırdı, sonra masanın üstünden Seungkwan'a uzandı. Önüne kocaman yeşil bir mandalina bıraktı. "Henüz mevsimi değil ama en iyisidir. Sevdiğim bir ahjumma her sabah bize getirir, yani buraya geldiğimizden beri her sabah kapımıza kocaman bir kasa bırakır, bitirene kadar canım çıkar tabi... Bugün de getirdim ama birkaç tane kaldı, en büyüğünü belki yerim diye sakladım."

rock with you/ verkwan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin