Karmaşık duygular

9 2 1
                                    

BOŞDUM YAZDIM BEĞENSENIZDE OLUR BEĞENMESENİZDE AMA YİNEDE BEĞENİN SİZ.

Murad, üniversiteden sınıf arkadaşı Kerim ile yıllardır sıkı dosttu. Kerim, samimiyeti ve sıcaklığıyla herkesin sevgisini kazanmıştı. O, her zaman Murad'ın yanında olmuş, onu desteklemişti. Ancak, Murad'ın içinde zamanla beliren tuhaf bir duygu vardı; Kerim'e karşı hissettikleri, dostluktan öte bir şeye dönüşmeye başlamıştı. Fakat Murad, bu duygularını açığa vurmakta tereddüt ediyordu. Zira Kerim’in onu nasıl karşılayacağından emin değildi.

Kerim'in gözlerinde ise başka bir hikâye yazılıydı. O, Rüstem'e ilgi duyuyordu. Rüstem, karizmatik, akıllı ve her daim etrafındaki insanları etkilemeyi başaran biriydi. Kerim, Rüstem'le konuşurken içinden gelen heyecanın farkına varıyor ama bunu dile getiremiyordu. Rüstem’in ise Kerim’i bir arkadaş olarak görüp görmediği konusunda hiçbir fikri yoktu.

Bir gün, dördü birlikte bir akşam yemeği için buluştu. Masada Şamil de vardı; Şamil, gruptaki en gizemli kişiydi. O, sessiz ve içine kapanık görünse de, aslında Kerim'e karşı güçlü duygular besliyordu. Kerim'in gülümsemesi bile Şamil'in kalbini hızla attırıyordu. Ancak Şamil, bu duygularını saklamayı tercih ediyor, arkadaşlıklarının zarar görmesini istemiyordu.

Yemek sırasında, Murad göz ucuyla sürekli Kerim'e bakıyor, her cümlesini dikkatle dinliyordu. Şamil ise Kerim'in her hareketini takip ediyordu. Aralarındaki sessiz gerilim, kimsenin dile getirmediği duygularla doluydu.

Yemekten sonra, grup dağılmaya hazırlanırken Kerim ve Rüstem dışarıda yalnız kaldı. Rüstem, her zamanki rahat tavrıyla konuşurken, Kerim aniden ona doğru bir adım attı. Gözlerinin içine derinlemesine baktı, kalbindeki karışıklığı gizleyemeden:

"Rüstem, ben... seni seviyorum," dedi, sesi hafifçe titreyerek.

Rüstem şaşkına dönmüştü, bu sözleri beklemiyordu. Ancak o da bir şeyler hissetmiş olmalıydı, çünkü Kerim'in yüzüne yaklaştı ve tereddütsüz bir şekilde onu öptü. Öpücük, ikisi için de zamanın durduğu bir an gibi hissettirdi. Ama bu mutluluğun içinde Murad, uzaktan onları görüyordu. Kalbi sıkışarak sahneyi izledi; Kerim'in aslında hiç ona ait olmadığını fark etti.

Murad'ın içinde bir boşluk oluşurken, Şamil de Kerim'i izlerken içindeki umudun tamamen sönmesine tanık oldu. Kendini geri çekti ve hızla oradan uzaklaştı. Fakat Murad, onun gidişini fark etti. Şamil’in yüzündeki acıyı gördüğünde, belki de yalnız olmadığını anladı. Şamil'in peşinden gitmeye karar verdi.

Şamil, üniversitenin arka bahçesindeki küçük, sessiz bir köşede durmuş, derin nefesler alıyordu. Kafasındaki karmaşayı dağıtmak istiyordu, ancak duyguları onu boğuyordu. Tam o sırada Murad, sessizce yanına yaklaştı ve omzuna hafifçe dokundu.

"Şamil," dedi yumuşak bir sesle. "Sana bir şey söylemem gerek."

Şamil, gözlerini Murad’a çevirdi. İkisinin de kırık kalplerle dolu olduğunu fark ettiler, ama belki de bu yalnızlık hissi onları bir araya getirmişti. Murad, kelimelerin yetersiz kaldığını düşünerek, Şamil'in elini tuttu. Bu küçük dokunuş, aralarındaki duvarların yıkılmasına yetti.

Göz göze geldiklerinde Murad, Şamil'e yaklaştı ve yavaşça onu öptü. Bu öpücük, hem bir teselli hem de yeni bir başlangıçtı. İkisi de birbirlerinin acısını hissedebiliyorlardı, ama bu yakınlık, bu kez doğru bir yerde olduklarını hissettiriyordu.

Belki de gerçek aşk, en beklenmedik anlarda, en beklenmedik kişilerle karşılarına çıkıyordu. Şimdi Murad ve Şamil, geçmişin hayal kırıklıklarını geride bırakıp birlikte yeni bir yolculuğa çıkmaya hazırdılar.

Devam edecek...

Mizah amaçlıdır mantık aramayınız!

Hiç Tanımamış Gibi...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin