Jisung'tanMinho'ya yazıp telefonumu komple kapattım ve cebime koydum. Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde babam kapıyı açmış ve eve girmişti. Odama girdi ve önümde durdu "sana tek bir soru sorucam han,eşcinsel misin?" bana han diye hitap etmesi miğdemi bulandırırken sorduğu soruyla gözlerimi açtım. Öyleydim evet,ama bunu babama söylersem hiç hoş olmayacaktı. "Bana cevap ver!" diye bağırıp beni sarsmasıyla yerde olan bakışlarım o iğrenç yüzünü bulmuştu. "Bana hangi hakla hesap soruyorsun" dediğimde,ona ters cevap verdiğimden dolayı kaşları havalanmıştı. "Senin babanım ben!" demişti tekrardan beni sarsarken,ona iğrenir bakışlarla bakmaya devam ettim ve "sen benim babam değil sen annemin katilisin" dedim ve ellerimle onu iktirip odamdan çıkıp ana kapıya doğru ilerlerken omzuma doğru uzanıp beni kendine çevirmesiyle durdum. "ne o annen gibi sürtücek misin yoksa" demesiyle sinirlerim tavan olmuştu. "kapa çeneni" dememle sesim evin içinde yankılanmıştı,ardından tekrardan arkamı döndüm ve kapının kulpunu tutup açtım. Yere düşüp gözlerimin kapanmasın sebep olan şey ise enseme doğru vurulan bir sopaydı. Gözlerimi kapatmadan önce gördüğüm tek kahve göz minho'dan başkasına ait olamazdı.
Gözlerimi açtığımda minho'nun yüzüyle karşılaşmıştım yine ve yine,kucağında yatıyordum. Koltuğa elimi koyup kalkmaya çalıştım. Fakat başımın arkasına doğru vuran ağrıyla elim kaydı ve başım minho'nun bacağına geri düşmüştü. "Acıyor mu?" diye sormasındaki ses tonu endişelendiğinin bir habercisi gibiydi sanki "hayır ben iyiyim" diyip tekrardan kalkmaya çalışıcaktım ki minho buna izin vermeden belimden kavrayıp ellerimle beni oturur pozisyona getirmişti. "Şey sağol" demiştim utandığımı belli eden bir sesle. "Acımadığına emin misin? İstersen hastaneye gidebiliriz" demesiyle hafif güler gibi yapmıştım. "Ah hayır saçmalama,çok sert vurmadı zaten" demiştim ve cebimde telefonumu aradım ama yoktu koltuğun etrafına bakmaya başladım ve minho ne aradığımı anlamış olmalı ki cevap verdi "masanın üzerinde" demişti. Başımı onaylar şekilde salladıktan sonra masadan telefonumu alıp açılmasını bekledim. Telefonum açıldıktan sonra bildirimlere baktım tanrım,194 mesaj 67 arama neyin nesiydi cidden.
Hyunjini aradım ve hafif bağırmasıyla açılan telefon beraberinde telefonu kulağımdan uzaklaştırıp susmasını bekledim. "Bende seni seviyorum hyung" demişim alaycı bir şekilde "Yavrum sen kaç saattir neden mesajlarıma ve aramalarıma bakmıyorsun? Hayır dicem minho'ylasın yine onu da anlatırdın bişey mi oldu" demişti sesi yüksek desibelde olduğu için bunu tabi minho duymuştu "ee hyung ne saçmalıyorsun sen öyle ne alakası var hem" demiştim ve hyunjin'in ne diyeceğini bilemediğimden odama doğru yürüdüm. "Yavrum bak birşey olduysa söyle" 5 dakikadır hyunjinle bu denli tartışmaya girmiştim ve minhonun ayak seslerini duyduğumda telefonu kapatıp hızla kapıyı açtım ve geri kapatıp salona doğru yürümeye başladım. Minho tabii bu endişeli halimi görmüştü ve ben minho'nun önünde durduğumda "İyi misin?" diye soru yöneltmişti "Evet,neden olmıyayımki?" demiştim. Beni aldırmayıp odama doğru ilerlemeye başladı arkasından "herkesin bir özeli var değil mi?!" demiştim ama dinlememiş ve kapının kulbunu tutup bana bakarak kapıyı açmıştı.
Yavaşça başını odama doğru döndürüp içeri girdi,arkasından gittim. "Bunlar ne?" dediğinde gözlerimi yere kenetlemiş cevap vermemiştim. "Jisung,neden?" diye sorduğundaki ses tıpkı bir açıma duygusu barındırıyordu. "Bana acıma Lee Minho" dememle birlikte odaya girmeden önceki sorduğu soruyu tekrarladı "İyi misin?"
Gözlerimdeki yaşı daha fazla tutamadım ve akmasına izin verdim. yanıma geldi ve aramızdaki mesafeyi sarılarak kapattı. İyi hissettirmişti. Ellerimi beline sarıp başımı göğsüne koydum.___________________________________________________
Lee Know&Jiss
ŞİMDİ OKUDUĞUN
regret
FanfictionBir kitabın sonunu bildiğin halde o kitap ikinci kez okunur mu? Sonu aynı,ortası aynı ve başı aynı değişebilecek hiçbirşey yok. Bir hatayı insan bir daha yapmaması için onu atması gerekir.