"Benimle her gün okula gelmek zorunda değilsin."
Sabah 8 civarlarıydı. Kyungsoo okula yürümek için evden dışarı çıkmışken, yine karşısında Jongin'i görmüştü. Dün sabah da beraber okula kadar yürümüşler, okul çıkışında da Jongin aynı şekilde onu eve bırakmıştı.
"Bu sevgili olayını daha inandırıcı kılmıyor mu ama?" Jongin hafifçe gülümsedi ve Kyungsoo'nun yanından kaçmasına izin vermeden oğlanın elini tuttu.
Bu her ikisi için de sürpriz olmuştu.
Kyungsoo birbirine kenetli olan ellerine bakmış, daha sonra ise esmer oğlanın asla onun tarafına çevirmediği yakışıklı yüzüne bakmıştı. Keskin çene hattı, basık burnu ve dolgun dudakları ile mükemmel bir yan profili vardı Jongin'in.
Kyungsoo'nun nefesi bir kere daha kesildi.
Etraflarında kimse yoktu, gerçekten sevgili değillerdi fakat el ele tutuşmaya devam ediyorlardı. İkisi de birbirinin elini bırakmıyor, rüzgar hafifçe eserken susuyor, konuşmuyorlardı.
Kyungsoo'nun yanakları hem soğuktan hem de utancından biraz kızarmıştı. Jongin, tatlı oğlanı kontrol etme bahanesiyle ondan yana baktığında sevimli ve kırmızı yanaklarını görmüş ve kendi kendine kıkırdamıştı. Bu ise Kyungsoo'nun başını kaldırıp 'sevgilisinin' gözlerinin içine bakmasına neden olmuştu.
"Ne?"
Ondan bir tık kısa olan oğlanın dudakları büzülmüştü ve Jongin onu daha da tatlı bulamayacağını sanarken bunun imkansız olduğunu anlamıştı.
El ele tutuşarak okul binasından içeri girdiklerinde ise geçen günkü olduğu gibi tüm gözler onlara dönmüştü.
Kyungsoo'nun utancı devam ederken başını yere eğmiş ve insanların gözünün içine bakmaktan kaçınmıştı. Bu sırada ise esmer oğlan direkt önüne odaklanmış, Kyungsoo hafifçe elini çekmeye çalışmasına rağmen elini daha da sıkı tutmuştu.
Hyunwoo dolabının yanında koridordan hızlıca geçen ikiliyi izlerken çiftin ellerine takılı kalmış ve gözlerini devirmişti. Bu Jongin'in onu yumruklama isteğini ortaya çıkarsa da esmer oğlan sakin kalmaya çalışmıştı.
Kyungsoo'nun dolabına yaklaştıklarında ise Jongin sıktığı eli hafifçe gevşetmiş ve tatlı oğlanın dolabını ellerini titreyerek açmasını izlemişti. Bu tebessüm etmesine neden olmuştu. Kyungsoo kitaplarını dolabından çıkarırken Jongin antremanın başlamak üzere olduğunu fark etmiş, artık 'sevgilisi' olan oğlanı yalnız bırakmak istemese de gitmek zorunda olduğunu biliyordu.
"Antremana geç kalacağım," Jongin etrafına bakındı. "Gitmem gerekiyor."
Tam bu anda Kyungsoo, esmer oğlanın yüzüne bakmak için kafasını kaldırdığında Jongin, sevgilisinin yüzüne eğilmiş ve yanağına minik bir öpücük kondurmuştu.
Bu öpücük masum ve tatlı bir öpücüktü. Tabii ki yine Kyungsoo'nun yanaklarını kıpkırmızıya boyamıştı.
Kyungsoo dolabının önünde şoke olmuş bir şekilde dikilirken Jongin'in tebessümü büyümüş ve oğlana hiçbir şey demeden sakin bir şekilde yürüyerek yanından ayrılmıştı.
Az önce yaşanan olayın her saniyesini izleyen Hyunwoo açık dolabının kapısını hızlıca kapatmış ve çantasını sırtına takarak Jongin'in gittiği yoldan o da gitmişti.
Kyungsoo her şeyden bihaber bir şekilde dersine daha olduğunu görüp, haftasonu boyunca doğru düzgün bir şekilde konuşmadığı, daha doğrusu görmezden geldiği arkadaşlarıyla oturmak için kafeteryanın yolunu tutmuştu.
Kafeteryaya girer girmez Junhui ve Wonwoo'nun her zamanki köşelerinde oturduğunu, hararetli hararetli bir şeyler tartıştığını görmüştü. Her zaman yaptıkları gibi bilgisayar oyunlarından bahsediyor olmalılardı. Wonwoo görünüşe göre bugünkü antremana katılmamıştı. Kyungsoo onların bu şapşallığına göz devirdi ve masaya daha da yaklaştı.
İkili Kyungsoo'yu görür görmez susmuşlardı. Bu neşeli oğlanın birden gülüşünün solmasına neden olmuş, arkadaşlarına şaşkınlıkla bakmıştı. "Şey... selam."
Sessizliği bozan Junhui olmuştu. "Neler oluyor Kyungsoo?!" Jun, en yakın arkadaşının üstüne atlarken kızgın olmadıkları için o kadar sevinmişti ki Kyungsoo, Junhui'nin sarılışına bile karşılık verememişti.
Onlara hiçbir şey söylemeden bir anda Jongin ile el ele okulda gözüktükleri için en yakın arkadaşlarının kızgın olduğunu biliyordu Kyungsoo, ama böyle bir şeyin yaşanacağını o da bilmiyordu ki. Jongin kendi kendine bir şeyler karar vermiş ve ona doğru düzgün fikrini bile sormadan karar verdiği şeyi uygulamaya geçmişti. Sahi, arkadaşlarına ne diyeceğini bilmiyordu.
Bu yalanı onlarla da mı devam ettirmeliydi yoksa gerçeği mi söylemeliydi? Junhui durmadan konuşur ve Kyungsoo'ya sorular sorarken, Wonwoo sessiz kalmıştı. Jun bir anlığına durduğunda Wonwoo söze girmişti.
"Demek o gün omzuma çarpması, bana asla pas vermemesi senin yüzündendi ha," Wonwoo düz bir suratla söylemişti. "Seni benden kıskanmıştı." Junhui buna gülerken Kyungsoo sessiz kaldı. "Bunu neden bize anlatmadın?" Wonwoo aynı yüz ifadesiyle konuşmaya devam ediyordu.
Kyungsoo gerildi, ne diyeceğini bilemedi. Eğer böyle önemli bir şey gerçekten olsaydı bunu arkadaşlarından saklamayacağını biliyordu, söylemek istedi fakat yapamadı. Ağzından çıkan kelimeler sadece "B-Birkaç gün için kendime saklamak istedim." olmuştu. Wonwoo ona inanmamış gibi duruyordu fakat pek üstelemedi. Junhui ona soru yağdırmaya devam etmişti. Wonwoo'yla Jongin'in arasında olan gerginlik hakkında bir sürü soru sormuş, olayları anlamaya çalışıyordu. Geçen günkü olay olmadan önce hepsi Jongin'e kızgındı çünkü Wonwoo'ya davranışının gerçekten sinir bozucu olduğunu düşünmüşlerdi. Şimdi, onlara göre, taşlar yavaş yavaş yerlerine oturuyordu. Junhui, en yakın arkadaşının sevgilisinin bu davranışına anlayış gösterebilirdi. Wonwoo ise sadece sorun olmadığını söylemiş ve Junhui'nun durmadan konuşmasını dinlemeye devam etmişti.
Üçlü saatin farkına varınca Junhui, Kyungsoo'nun koluna girmiş ve dersliklerine doğru yürümeye başlamıştı. Wonwoo ise şüpheli düşüncelerini bir kenara atıp ikiliyi takip etmeye başlamıştı.
Junhui, Kyungsoo ve Jongin'in ilişkisinden oldukça gürültülü bir şekilde bahsederken en yakın arkadaşına sürekli "Ben sana onun sana karşı bir şeyler hissettiğini demiştim! Dememiş miydim Wonwoo? Bana inanmamıştın!" diye tekrarlayıp duruyordu. Bu Kyungsoo'nun yanaklarının kızarmasına neden olurken üçlünün farkında olmadığı bir şey vardı.
Hyunwoo yeni antremandan çıkmış, ıslak saçları ile birlikte üçlünün arkalarından gelirken, pür dikkat oğlanların konuşmalarını dinliyordu. Bu zaten sikilmiş moralini iyice sikerken boğazını temizlemiş ve Kyungsoo ve Junhui'nin arasından sertçe geçerek üçlünün dikkatini ona vermesine neden olmuştu.
Kyungsoo ve Junhui'yi bunda herhangi bir anlam aramazken, Wonwoo'nun göz ardı etmeye çalıştığı düşünceleri yine onu rahatsız etmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you belong with me
FanfictionKim Jongin, okulun en popüler çocuklarından biriydi. Futbol takımının kaptanıydı, dersleri çok iyiydi ve yakışıklıydı. Okuldaki tüm kızlar ve oğlanlar ona hayrandı. Kyungsoo ise onun hayranlarından biriydi.