◌ ﹒ 📦⠀⠀⠀ ﹒ ⠀⠀⪨
26 Aralık 2024
8 dersten sonra yurda gitmeden önce sahile uğraşmıştı tekrardan. Neredeyse her gün sahil kenarında günlük yazıyordu. Balıkları hakkında, üniversite hakkında. Kulaklıklarını takmış hafif kafasını kaldırmış, yıldızlara bakarak yürüyordu. Şarkıya o kadar kapılmıştı ki birkaç dakika sürmeden gelmişti yurt odasına. Şansa bir oda arkadaşı yoktu, istediği zaman geliyordu, kimseyi rahatsız etmeden. Tam kapıyı açtığında, ışığın açık olduğunu fark edince sessizce etrafa göz gezdirdi. İçeri girip öylece sessizce çantasını yatağının üstüne bıraktı. Telefonunun kilidini açıp arkadaşına yazacağı anda bir kapı açılmıştı. Telefonu bırakıp öksürdü, kafasını kaldırdığı an banyodan çıkan birini görmeyi beklemiyordu.
"Özür dilerim! Özür dilerim!" Hızlıca eliyle gözlerini kapattı ve arkasını döndü. Öyle abartacak bir şey yoktu, sadece bornozluydu. Ama Leehan gerçekten de utangaç biriydi. En azından... Odasında olan rastgele biriyle böyle tanışmayı beklemezdi.
"Abartmana gerek yok Donghyun."
Takma adı yerine gerçek adını kullanmıştı, üstelik tavrı çok ciddiydi, bakışları da. Hiç cevap vermeden önüne döndü, ona bir daha bakmadan banyoya girdi ve kapıyı kilitledi. Aynaya dik dik bakarak sessizce derin bir nefes aldı.
"Aptalsın Kim Donghyun... Hemen batırdın." Biraz sessizce konuşup gözlerini kapattı.
"Böyle düşünmeni sağlayan nedir?" Dışarıdan gelen sesle beraber Leehan buz kesilmişti. Neden her cümlesi beynine işliyordu ve sadece utanıp kalıyordu?
Cevap vermedi ve öksürüp aynaya tekrar baktı, kızaran yanaklarını gizlemek için iyice elini yüzü yıkayıp çıkmıştı banyodan.
"Gerçekten de garipsin..."
Elindeki defteri küçük masaya koyup yatağa oturdu, dik dik bakıyordu Leehan'a. Bakışları öyle derindi ki bir süre göz temasından sonra kendine gelmek zordu.
"Ah şey doğru... Adınız neydi?" İstemsizce hemen saygı ekiyle konuşmuştu.
"Dongmin, ya da Taesan da diyebilirsin. Ayrıca hyung falan demene gerek yok birkaç ay büyüğüm senden."
🕰️
Gece çıkmıştı neredeyse üniversiteden, ilk kez böyle saçma bir sistem vardı. Ders neredeyse öğlede başladığı için gece 11'e kadar sürmüştü. Tabii Leehan üstüne ek ders almıştı. Hukuk okumak kolay değildi sonuçta. Ayrıca liseyi hiç okumamış birisi olarak. Neden mi? Her şey çok sorunluydu. Babası öldükten sonra Annesi onu 14 yaşındayken bırakmıştı, ki öyle yetimhane gibi yere bırakmıştı değildi de. Ki bu arada Leehan biraz da olsa en azından sevinmişti, nedeni ise babasıydı tam anlamıyla. Psikopatın tekiydi, zaten bir iki kez hapis cezası alıp çıkmıştı. Alkolik, şiddet bağımlısı biriydi sadece. Bu arada kendi başının çaresine bakması gereken Leehan, sadece annesinin verdiği bir miktar para ile kendi başının çaresine bakması söylenmişti. Ayrıca ailesi çok da normal değildi, iyi bir durumları da vardı. Annesinin bir kozmetik şirketi vardı ve bu Kore'de oldukça popülerdi. Bir diğer sebep ise buydu, annesinin itibarı. Neyse ki Leehan da böylece sadece evde durmuştu reşit olana kadar. Evet, yanlış değil. Reşit olana kadar ebeveyn gereken hiçbir şeye başvurmamıştı bile. İşte bu yüzden de, hem bazen olgun, hem de bazen çocuksuydu. Bir nevi mutluydu, özgür bir şekilde gece yurda geç bile geliyordu. Fakat bu sefer içindeki kötü his onu rahatsız edip duruyordu. Takip ediliyor gibi hissediyordu. Şarkıyı durdurup telefonuna bakmaya başladı yürürken. Birkaç ses duyduğu an, arkasındakilerin ona seslendiği anlamıştı. İç çekip biraz daha hızlı gitti yurda doğdu. Ama fark etmişti onların da ona hızlı bir biçimde yaklaştığını. Anında birisi bileğinden tutup koşmaya başlamıştı onunla.
"Ne yapıyorsun??"
"Şşş, benim." Parmağıyla onu susturup hızla koşmaya devam etti.
Koşarak onları atlatamayacaklarını fark edince Taesan hızla bir evin yangın merdiveninden çıkmaya başlamıştı. "Çok yavaşsın, hadi."
Leehan onu hızlıca takip ederken binanın en üst katına, terasa gelmişlerdi. Neredeyse ağlayacak gibi hissediyordu. Küçüklüğünden beri travmaları yüzünden böyle şeylerden korkuyordu. Mecbur kalmış gibi hissedip Taesan'ın elini sıktı. "Polisi ara."
Kafa sallayıp telefonunu çıkardı tekrar, bu sırada Taesan önüne geçmişti. Koruyordu onu... Fakat kendisi arkasına baktığında uçurumda olduğunu fark etmişti, tekrar onun elinden tuttu hızlıca. "Boş ver, gidelim..." Ona baktı parıldayan gözlerle. Büyük ihtimalle duymamıştı bile. Acayip kavga ediyorlardı ki bu kavga bir süreye dövüşe çıkmıştı. Daha sonra Leehan tekvando siyah kuşağı aklına gelmişti. Taesan'ın önüne geçecekken, onun kenara kaymasıyla eline gelen bıçak darbesiyle donup kalmıştı. Kesik değildi. Direkt olarak eline saplanmıştı.
🩹
"Özür dilerim... O günden sonra çok zor oldu her şey." Odaya geldiğinden beri ciddi ciddi ona bakıp sürekli özür diliyordu. Bunu yapacak birisi değildi Taesan. Bir kere özür diler, geçerdi.
Leehan iyileşse de hâlâ sargılı olan eline baktı. "Sorun olmadığını söyledim."
"Ya eline değil de daha kötüsü..."
Leehan derince iç çekip ayağa kalktı ve bir şey demeden ceketini aldığı gibi odadan çıkmak için yöneldi. Taesan biraz bekleyip hızlıca peşinden koştu.
"Unuttum... İfade vermen gerekiyor. Hem de... Bir nevi bana gibi. Polis akademisinde okuyorum eğer bilmiyorsan." Leehan'ı durdurup önüne geçti.
"O piçler bana iftira attı kaç hafta bununla uğraştım bilmiyorum." Diyerek ekledi ve saçlarını karıştırdı göz devirerek.
Yavaşça yürümeye devam ederken sarı saçlarını düzeltti yavaşça. Diyecek bir şeyi yok gibiydi, aralarındaki sessizlik derinleşince Taesan tekrar konuştu.
"Ben kolay kolay özür dilemem ve bunu senin için yüzlerce kez yaptım. Geleceksin değil mi?" Ses tonu tehdit edermiş gibiydi. Hani tatlı dil yılanı deliğinden çıkarırdı ya, Taesan da tam tersini yapıyordu işte.
Bir şey demedi tekrar. Öyle sessizce onayladı kafa sallayarak. Konu affedip affetmemesi değildi. Ona şimdi özür dilemesiydi. Ama umursamadı, kan dondurucu sessizliği bozmadı ve yoluna devam etti.
"Donghyun-ah, lütfen?" Bu sefer daha içten ve samimi söylediğini hissetmişti. Kolundan hafifçe tutarken sargılı eline dudaklarını büzerek baktı. Tatlı davranmaktan nefret eden o çocuk ona şirince bakıp özürler diliyordu...
Kendini tutamayıp sessizce güldü. Çünkü ciddi kalmak için fazla tatlıydı. Yavru bir kedi gibi.
Sevmeye doyamayacağı kedi gibi.
🕰️
"Hatırlamıyorum..." Gözlerini ovuşturdu, hafif kurumuş gözyaşlarını silerken. Hıçkıra hıçkıra kafasını eğdi, hiçbir şey görmek veya duymak istemiyordu. Kapı açıldığı anda koşarak ona doğru gelen çocuğa baktı. Yere çöküp ağlayan bir bebeğe bakarmış gibi onu inceledi. Ellerini tutarken bir yandan gözyaşlarını sildi çocuğun.
"Hatırlayamıyorum..." Sayıklamaya devam ettiği an ona sarıldı Taesan.
"Sanırım gerçekten bir travman oldu... Lanet olası bir bıçak ve bir piç sürüsü yüzünden." Saçlarını okşadı kollarındaki çocuğun. Ona karşı daha da nazikti artık. Bu Leehan'ın çok hoşuna gidiyordu. Korunuyordu, ilk kez.
⠀⠀‿͞‿͞‿͞‿͞‿͞. ⠀ׁׁ 🧸𓐄⠀
aglıcam 2. ficim
BUNU DEVAM ETTİRECEĞİM SÖZ!!
bu arada bunu leehan'ın doğum gününde yayınlıyoruum İYİ Kİ DOGDUN BALIGIM.
konuyu öneren kisiye cr vereyim balıma:
dvlinhellhd
ŞİMDİ OKUDUĞUN
૮ ྀི ◞ ◟ ა nobody , amnesia [ Gongfourz ]
Fanfiction"Ben kimim?" "Sen benimsin Kim Donghyun."