Semih
lütfen yanıma gel
Görüldü.Barış
bebeğim?
Bir sorun mu var?Semih
barış, babam
buraya geliyor
abimin evine
yalvarırım götür beni burdanBarış
in aşağıya
2 dakikaya ordayımSemih
dikkst etBarış
Sakın ağlama güzelim
geliyorum.
Görüldü.٭٭٭
Yattığım yataktan hızla kalkıp telefonu cebime attım ve anahtarımı alarak hızlıca dışarı çıktım. Babamla yüz yüze gelecek cesaretim yoktu. Kadınlar yerine erkekleri sevdiğim için ibneydim onun gözünde.
Zaten evden atılma sebebimde buydu. Ortaokulda salak bir çocukla sevgili olmuştum,o da gidip aileme anlatmıştı her şeyi. Zaten açığımı arayan ailem için bu yeterli olmuştu,beni evden atmış, hayatlarından silmişlerdi.
Barış o zamanda yanımdaydı. Ailem onu çok severdi ama o benim için onlarla kavga etmişti. O dönemler her zaman yanımda olurdu. Okulunu eker,tüm gününü yanımda geçirirdi.Hasta olduğumda sabaha kadar başımda beklerdi.
Evden atılmadan önce yanıma aldığım tek şeyde onunla alakalıydı. Arkasında 'Semih' yazan dokuz numaralı bir Galatasaray forması.
Beşiktaş renk değiştirmiş diyerek bana vermiş,o zaman okuma yazma bilmeyen ben ise hevesle giymiştim. Şu an küçücük olan formayı giyip tekrar o yaşıma dönmek için her şeyimi verebilirdim.
Alt mahallenin çocuklarıyla her gün maç yapardık. Barış ile aynı takımda olmazsam oynamazdım,o da bunu bilir daha iyiler olmasına rağmen ilk beni seçerdi.
Bir gün maçta beni yere düşüren çocukla kavga etmiş,benim için beş kişiden dayak yemişti. Beni ise arkasına almış kimsenin dokunmasına izin vermemişti. Bu anıları hatırladıkça yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım.
Yanıma gelen motor ile düşüncelerimden sıyrılıp,kafamı Barış'ın olduğu tarafa çevirdim. Kaskını çıkartıp motorunun anahtarını cebine attı. Elinde gördüğüm ceketim ile gülümsemem genişledi.
Huyumu çok iyi biliyordu. Üst üste giyinmekten nefret ederdim,karlı havada bile tişört ile dolaşırdım. Barış ise bunu bilir,her zaman yanında ceketim yada kazağım ile dolaşırdı.
Yanıma gelmesini beklemeden koşarak boynuna sarıldım. Gülümseyen yüzüme tezat akan göz yaşlarım yüzümü ıslatmaya başladı.
Bir elini belime koyup diğer eliyle saçlarımı okşamaya başladı. Ne kadar böyle kaldık bilmiyordum ama yeniden doğmuş gibi huzurlu hissediyordum.
'Sahile inelim mi?'
Kafamı salladım geri çekilerek. Önce eliyle saçlarımı düzeltmiş sonrada ceketimi giydirmişti. Kendi cebinden çıkardığı sarı bereyi görmemle yeniden gülümseme oluştu yüzümde.
Üç dört sene önce doğum günümde almıştı bunu. Koyu sarı üzerinde civciv olan bir bereydi, 'sana benziyor' diyerek hediye etmiş tüm kış takmamı sağlamıştı.
Ben yine takmayı unuturdum,o da hiç bıkmadan hep yanında taşırdı. Ellerimi ceketimin cebine koyarak yürümeye başladım. Yaklaşık beş dakika sonra açık bir tekel gördüğünde bana beklememi söyleyerek içeri girdi.
Kısa bir süre sonra elinde karam ve yumurta şekilli jelibonla çıkınca kaşlarım havalandı. Unutmamıştı,en sevdiklerimi hâlâ hatırlıyordu. Gülümseyerek elindeki poşete baktığımı görünce yanağımdan bir makas alıp yürümeye devam etti.
Çokta uzun sürmeyen yolculuğun sonunda ulaştığımız sahilde tam denizin önünde olan banka geçtim, hemen yanıma oturduğunda ağrıyan başımı omzuna yasladım ve poşetten çıkarıp açarak bana uzattığı karamı yemeye başladım.
'Futbol oynadığımız günleri hatırlıyor musun?'
'Unutur muyum? Benim takımımda olmayınca salya sümük ağlıyordun. Hakan gıcıklığına seni seçiyordu hatta.'
Güldüm dediği şey ile,o günleri çok özlemiştim. 'Şeyi hatırlıyor musun bi ara yunan bir çocuk gelmişti mahalleye, bizde onlarla maç yapmıştık. Kazandığımızda Merih abi bozkurt işareti yaptı diye çocuk babasına söylemişti.'
Dediğime kahkaha attı, 'sonra çocuğun babası gelmişti. Merih'te 'iki sokak ötede sahil var sularımızı özlediyseniz götüreyim sizi' diyerek ulumuştu.' Dediğim şeyin devamını anlattığında bende onun gibi kahkaha attım.
'Bi ara kendini Quaresma sanarak bi çocuğu yere atmıştın,sonra çocuk abisini getirmişti.'
'Sende beni koruyup çocuğun abisini dövmüştün,bir ay kolun alçıda gezmiştin.'
'18 yaşındaki birisi 14 yaşında birini dövmekten çekinmiyorsa bu benim suçum değil,yine olsa yine yaparım. Sadece haksızdın o yüzden bir şey yapamadım.'
Dediği şey ile kaşlarımı çatarak koluna vurdum. 'Ne demek haksızdın. Çocuk kötü oynuyorsun demişti bana. Ben gayet iyi oynuyorum,eminim başka bir evrende mükemmel bir futbolcuyumdur.'
'Eminim öylesindir,' alayla konuştuğu için dudaklarımı büzerek kollarımı birbirine bağladım. 'En azından gol atıp 'BAY 53' diye bağırmıyordum.'
'Ne varmış BAY 53 demekte. Futbolcu olsam kısaltmam bu olurdu benim.'
Bir süre daha geçmişi yâd etmiştik oturduğumuz yerde. Saatin dört olduğunu bile fark etmemiştik. Yavaşça ayaklanıp eve yürümeye başladık. Geri geri giderek ona okulumu anlatıyordum,defalarca anlattığım rezil olma anılarımı ilk anlatışım gibi dinliyordu.
Ayağım taşa takıldığında hızlıca bileğimi tuttu ve kendine çekti. Göğsüne çarparken yalandan kızarak konuştu, 'düşeceksin demiştim ama hiç dinlemiyorsun beni.'
Dudaklarımı büzdüm yalandan. 'Ne yani düşsem tutmaz mısın beni?'
Yürümeye devam ederken gözlerime baktı,gözleri çehremi ezberlercesine her yeri turladı sonrasındaysa boğazını temizleyerek konuşmaya başladı; 'Tutarım. En dibe batsan da hiç düşünmeden canım pahasına tutarım seni. Her adımında bir adım arkandayım bebeğim.'