Dilinin ucunda nerede duyduğunu tam olarak kestiremediği bir melodiyi mırıldanarak önüne koyduğu tabletinde dijital kalemiyle birkaç düzenleme daha yaptı Gojo Satoru. Birkaç saniye aralıklarla kafasını kelimenin tam anlamıyla ekranına soktuğu tabletten uzaklaştırıyor, gözlerini kısarak uzaktan nasıl bir görüntü oluştuğunu seyrediyor, yanlışını farkedince düzeltmek için yeniden ilk baştaki pozisyonuna dönüyordu.
İşe normalde saat on gibi gelirdi, şimdi ise saat ikiye geliyordu ve bu da neredeyse üç saattir şu tabletin başına tünediği anlamına geliyordu. Yorulmuştu, bunu kafasının arkasından önüne doğru tırmanmaya başlayan ağrıdan da anlayabiliyordu. Yine de bitirmeden kalkmak istemiyordu, zaten çok da bir şey kalmamıştı.
Nihayet üzerinde çalıştığı şeyden yeterince memnun kaldığında dosyayı kaydederek kapattı ve dönen sandalyesinde arkaya doğru gerinerek sırtını rahatlattı. Bu hareketinden sonra beynine daha iyi oksijen gittiğini hissetti, gerçi bunun bilimsel bir açıklaması olup olmadığını bilmiyordu.
Sonra yine aklına dün akşam Fujinuma Yoshino'nun yaptığı teklif geldi. Onunla vedalaştıktan sonra hemen ajandasını açmış ve iş planını enine boyuna inceleyerek hiç hazmetmediği sekreterin ona sunduğu teklifi kabul edip edemeyeceğini düşünmüştü. Sonunda önündeki iki ay içinde fazla yoğun olmadığına ve bu işi almanın onu pek yormayacağında karar verebilmişti.
Tabii ki verdiği bu karar, tamamen mantığının ona sunduğu gerekçeleri içermiyordu, işin içine istemsizce kalbi ve çocukluğundan kalma hüznü de karışmıştı.
Satoru'dan çocukluğunu tarif etmeleri istense, büyük ihtimalle sıralayacağı ilk sıfat renksiz olurdu. Zengin bir ailenin tek çocuğu olarak doğmuştu; bu bile başlı başına onu diğer insanlardan ayırmaya yetiyorken babası, bu ayrımın yeterince keskin olması konusunda elinden geleni ardına koymamıştı. Satoru'yu kendinden sonra mirasının başına geçecek bir varis olarak gördüğü için onun sınırlarını zorlamaktan hiç çekinmemişti.
Dersleri konusunda oldukça katıydı, düşük not alması nerdeyse yasaktı. Tabii iş derslerde de bitmiyordu; bay Gojo, Satoru'nun bir liderin niteliklerine sahip olmasını düşündüğü için sanat, dünya tarihi, felsefe, müzik gibi konularda da bilgi sahibi olması için özel dersler almasını sağlamıştı. Satoru, beton duvarı andıran, hiçbir eğlenceli tarafı olmayan bu insanları dinlemekten nasıl da sıkılırdı... Zaten şimdi dinlediklerinin büyük bir çoğunluğunu hatırlamıyordu ve bunun için neredeyse minnettarlık duyacaktı.
Bu tür sıkıcı aktiviteler onun için ne kadar tanıdıksa, sevgi ve yakınlık da o kadar yabancıydı. Gojo'ların evi, en pahalı ısıtıcılarla donatılmış olsa bile hep soğuk hissettirirdi. Büyüdüğü evde bir sürü oda vardı, bu odaların açıldığı koridorlar upuzundu ama bu evin hiçbir köşesinde bir çocuğun ihtiyacı olan şefkat yoktu. Annesi genellikle yoktu, işkolik kadının tekiydi. Bir süre sonra ise hiç olmamaya başlamıştı. Satoru bunun için onu hiç suçlamamıştı, sonuçta fırsatını bulduğu an o da kaçıp gitmişti kendisini boğan o dört duvarın arasından.
Annesinin aksine babası, çocukluğunun her bir köşesinde vardı ancak Satoru, öyle olmamasını dilerdi. Babasının onu gerçek anlamda sevdiğini hiçbir zaman hissedememişti. Onlarınki daha çok çıkar ilişkisi gibiydi; derslerinden yüksek not aldığında, bir tabloyu eksiksiz incelediğinde, tarihi bir olayı en ince detaylarına kadar anlatabildiğinde veya piyanoda bir eseri hatasız çaldığında babasının memnun bakışlarını üzerinde hissederdi. Bu da bir süre sonra onda 'belki daha iyi olursam, daha çok şey başarırsam beni daha çok sever' gibi bir algı oluşturmuş, hayatının bir dönemini ona zehir etmişti.
Arkadaşlık ve çocukça hareketler onun için uzun bir süre var olmamıştı; liseye kadar evde eğitim gördüğü için arkadaş edinme fırsatı çok yoktu. Fakat ergenliğe girdiği için kanı kaynamaya başlamıştı bir kere, bu yüzden babasıyla ilk gerçek karşılaşmasını gerçekleştirerek berbat bir kavga etmişti Satoru. Garip bir şekilde bundan karlı bile çıkmıştı, babası ona acımış mıydı ya da anlayış mı göstermişti emin değildi ama günün sonunda liseye gitmesine izin vermişti. Satoru, babasının hâlâ bunun bir hata olduğunu düşündüğünü biliyordu ama katiyen umrunda değildi. Çünkü bu hata, ona hayatını kurtarma fırsatı sunmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
miss writer | gojo satoru
FanfictionGojo Satoru, arkadaşlarının önerdiği bir Wattpad kitabını okumaya karar verir. » gojo satoru x fem!oc » texting + düzyazı