Alaz bir süredir o ofiste, o iğrenç adamın karşısında oturuyordu. Adamı öldürmek istiyordu ama yapamıyordu.
Hayır. Yapamazdı.
Kızını bekliyordu çünkü. Kızlarını.
Bir an önce onu kucaklayıp Asi'ye götürmesi gerekiyordu ama dakikalar, saniyeler asla geçmiyordu. Daha fazla stabil kalmaya dayanamayarak ayaklandığında günün yorgunluğunu kemiklerine kadar hissetmişti. Gözlerinin önü karıncalanıyordu. Tekrar yerine oturdu. Derin nefesler alarak güçlü kalmaya çalıştı.
Bir, iki, üç
Üçüncü nefesini dışarı verirken kapı açıldı.
İçeriye giren küçük kıza baktığı anda Alaz'ın tüm dünyası değişmişti. Zaman durmuş, kalbi atmaz olmuştu. Asi ve ondan oluşmuş birinin varlığı, aylarca katili olduğunu düşündüğü çocuğun gerçekliği şimdi her şeyi bulandırıyordu. Gözleri buluştuğunda beyninde çakan şimşeklerle mıhlandığı yerden ileri atılmıştı.
Küçük çocuk ise kendisine gelen yüzü gözü korkunç adamdan kaçacak bir yer aramıştı o ân. Hiçbir şey anlayamıyordu. Gitmek istiyordu sadece.
Alaz'ın öfkesi yine ağır basacak gibi oldu önce. Titreyen çenesinde dişleri birbirine çarpıp duruyordu. Kızı oradaydı. Kızları gözünün önündeydi. Kendini tutmayı başararak çocuğa doğru bir adım attı, çocuksa geriye kaçtı.
"Bak, senin baban bu. Hadi babanın yanına git!" diye kızını ona iteleyen kadını da öldürmek istemişti.
Yapamıyordu. Tüm gücü çekilmişti vücudundan.
Bir kadına bir Alaz'a bakan çocuğun endişesi ise giderek artıyor gibiydi. Alaz, boğazında bir yumruyla dizlerini bükerek eğildi. Dermanı kalmamıştı. Tüm hepsi karşısındaki bu küçük insandaydı. Çocuğun kendinden tekrar kaçma ihtimaline karşı onu beklemek istiyordu.
Ağrıyan yüzünde büyütmeye çalıştığı bir gülümse belirdi. Kapşonunun başından geriye doğru itti. Belki böyle daha sevilesi dururdu kızı için kim bilir.
Bir, iki, üç
Üç minik adımda yanına gelen kız sorgulayan koca gözlerle ona bakmaya başlamıştı. Alaz, kollarını açıp ona sarılmak istiyordu ama kolları kıpırdayamıyordu.
Her şey bir düş gibiydi.
Daha Asi'yi 2 yılın sonunda bulmuş olduğuna bile inanamamışken şimdi karşısında kızları duruyordu.
Kızları.
Kaç kere tekrar ederse önünde atan minik kalbin sesi bir sanrıdan fazlası olurdu acaba?
Delirecek gibi hissetti. Çığlık atması lazımdı. Boğazı patlasın kalbindeki bu ağrı geçsin her şey iyi olsun istiyordu.
Minik bebeği Alaz'a biraz daha yaklaşmıştı. Yüzündeki çizgiler dikkatini çekiyordu artık. Gözlerinde kalmış yaşlar hâlâ dağılmamıştı yanaklarından aşağıya.
"Abi?" diyerek dönmüştü kendisini getiren kadına. Abisini istiyordu ya da ablasını fark etmez tanıdığı yüzlerden birisine ihtiyacı vardı. Korkuyordu. Tekrardan büzülen kaşları yeni yaşların habercisiydi.
"Ağlama kız ağlama bak baban işte burada! O senin baban-"
"Kes sesini!" diye gürleyen Alaz, kızını ilk kez o zaman ağlatmıştı. Korkudan kime gideceğini şaşıran minik bebek yeleğinin uçlarını parmaklarıyla sımsıkı tutup içli içli ağlamaya başlamıştı. Kime gidebilirdi burada, kimseyi tanımıyordu. Çok korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tanışmanın Anatomisi
FanfictionEğer Asi ve Alaz'ın kızı yaşıyor olsaydı ve gerçekten kavuşmuş olsalardı neler olurdu temalı üç bölümlük bir hikaye. @fakir_sama ile birlikte yazdık, umarım beğenirsiniz.