İmkansızla baş etmeye çalışan yazarlar, ilahi olmayanla yüzleşen ressamlar ve sanatçıların yaptığını gerçek hayata geçiren usta oyuncular... Bunlar bir döngü sanki; araf, cennet, cehennem ilişkisi gibi. İnsanlar ise melekler dilebiliriz. Ama hayır, insanlar melek olamaz. Onları şeytan olarak düşünebiliriz.
Hayata yatan amaçlar, şarkılar, esrarengiz aynalar... Mucizevi bir şekilde kendimizi görmemize yardım eden o aynalar; güzellik, çirkinlik... Hayat bu mu? İnsanlar bu mu? Neden melek değil de şeytanlar?
Düşünsenize, melek ile şeytan bir arada, kendilerine ait bir odada değil de kilitlenmiş oldukları bir mahzende olsalardı, ilk hangisi değişirdi? Şeytan mı meleğin güzelliğine kapılırdı, yoksa melek mi şeytanın ihtişamından etkilenirdi? Bu hikayede dudaklarımdan bunlar mı dökülecek? Hayır, bunlar değil... Ama buna benzeyen bir dünya; ilahi tanrının, fani insanlarının hepsine dileğini yerine getiremediği, meleklerin bir ışığını yansıtamadığı, bir şeytanın kibri... Ve bir şekilde kendine bakacak aynası bile olmadığı bir hikaye.
Ve bu hikayede 7 küçük çocuk var; ama bunlar bildiğiniz annesinden saf doğmuş çocuklardan değil. Neyse, her hikayenin klasik bir başlangıcı vardır, ama klasik bir başlangıç şeytanlara göre çok sıkıcı değil mi? Yine de biz düzeni bozmuşuz zaten, yeterince bozulmuş her şey. Ürpertici bir ocak günü... Yok, ocak değil, ocak olamaz bu hikaye için, bir de fazla soğuk. İyi bir ağustos akşamı, minik Isabella doğmak üzereydi. Bunun neşe getireceğini söyleyecek olsam yalan söylemiş olurum. Ama yalan da ne ki? Yalan, bir yetenektir; ilahi bir güçtür. Büyük yeteneklerden biri olan kibirdir. Ama herkes o yeteneğe bahşedilmemiştir.
Isabella doğduktan üç saat sonra annesi Mary vefat etti, ve o günden sonra tüm günler sönmüş bir muma döndü. Isabella'nın babası Fred, her ne kadar mutlugunu gizlemeye çalışsa da, gizleyemiyordu. Çünkü artık kızını bahane edebilirdi. Şöyle diyebilirdi: "Ben bir erkeğim, bu çocuğa nasıl bakabilirim ki? Onun bir anne şefkatine ihtiyacı var. Ona uygun bir anne bulmak benim görevim." Ve, "onu buldum," diyebilirdi. Ama beklemek zorundaydı, bu yüzden gizliyordu
ilahi ikiyem güc tüm canlılar ilahi tanrının acımasız kularının hepsi melek olsadı freed hiç bir zaman ilahi bütünlügün parcası fred sadece sehvet kin acımasızlık bencilikten ibareti medresleri ve yatıgı kadınlar onun yanında melek karıyordu fred aksamlerin dükanların yeni kapandıgı saate mathilda dogru gidiyordu yavas ama rüzgar kadar isabetli gk yüzündeki yıldızlar biler biler karanlıga gmüyor olümüle tanısıp yeniden dogruyolardı mathildanın ates kadar kılmızı buklereli dünyanın tüm karamsalıgını icinde saklaran kara gzleri günahkar mühürü dudaklarıbunların hepsi bir gecenin temsilidi ates kanlık ve mühür sabah ise sadece rüzgar icin bire uzak olan 15 daha 15 yasında olan armemy gidiyordu rüzgaların gtürdügü ilahi yolarda gizlenmis saklanmıs kalmıs olan bu kız cocuguna ne tür ikiyemlere soktu ilahi tanrıdan baska hiç kimse bilemez fred her aksammathildanın yanında giderdi hiç bir aksam evde durmazdı mathildanın ates kadar kılmızı buklereli dünyanın tüm karamsalıgını icinde saklaran kara gzleri günahkar mühürü dudaklarıbunların hepsi bir gecenin temsilidi ates kanlık ve mühür sabah ise sadece kulandıgı 15 yasındaki kız olan armemy gidiyordu armemy saflıgı gzleri dısında anlasımıyordu gokyüzü kadar mavi ama aynı zamanda deniz kadar dalgalı rüzgar kadar sülatlı gzleri vardı