~Park Chaeyoung~
"Ben chaeyoung" Dedim elimi uzatarak. O da elimi sıktı ve "ben de jungkook tanıştığıma memnun oldum." Dedi. Neyse ki ne yaptığımı anlamıştı. "Bende" dedim ve gülümseyerek elini sıktım.
"E hadi o zaman yemeğe geçelim." Babamın sözü ile hepimiz yerlerimize geçtik ve yemeğe başladık. Masada ki herkes de bir yandan yemeğini yiyip bir yandan da iş konuşuyorlardı tabi ben ve jungkook hariç.
Bir jungkook'a bir tabağımda ki yarım kalmış ete bir de masa da duran kaşıktan yansımama bakıp duruyordum. Hâlâ bunların hepsi bir rüya gibi geliyordu hatta sadece şuan için de değil direk bugün sanki herşey rüyaymış, Avustralya'da ki odamda birden uyanacakmışım gibi.
Aslında olabilir de. Hemen kimseye fark ettirmeden kolumu cimcikledim ama o kadar sert yapmıştım ki canım acımıştı. Tanrıya şükür ki sadece biraz yüzüm acıdan buruşmuştu eğer ki bağırsaydım...Bir dakika cimcikleme işe yaramadıysa belki başka bir şey ile canımı acıtsam bu kâbusdan kurtulabilirdim. Masada ki tam da önümde duran çatalı aldım ve baş parmağıma bastırdım yanlız sanırım biraz sert bastırmıştım. Hiçbir işe yaramamıştı hatta parmağımdan kan akmaya başlamıştı.
Önümden gelen kıkırdama sesi ile kafamı kaldırdığımda jungkook'un bana güldüğünü fark ettim. Bir dakika ben ne yapıyorum? Bir yandan elimde ki çatala bir yandan kanayan parmağama bir yandan da jungkook'a baktığım da şimdi anlamıştım. Elimi anlıma koydum ve gözlerimi kapattım. Ahh kahretsin! Aptal Roseanne ne yapıyorsun? Bu deli hareketler de ne? Off ne zamandan beri bu kadar salaklaştım? Gerçi doğru ya niye kendimi suçluyordum ki? Hepsi bu karşımda duran aptal jungkook yüzünden!
Gözlerimi açıp ona doğru baktığımda hâlâ bana bakarak sessizce gülmeye devam ettiğini görünce tekrar gözlerimi kapattım. Aptal Roseanne rezil ettin kendini!
"Roseanne! Kızım duyuyor musun bizi?" Aniden içinde ismimin de geçtiği cümleyi duyar duymaz gözlerimi açtım ve herkesin bana baktığını fark ettim. "Efendim?" dedim hemen oturuşumu tekrardan dikleştirerek. "Kızım parmağın diyoruz, Kanıyor." dedi annem. Hemen parmağıma baktığımda altında ki masanın beyaz örtüsüne bulaşacak kadar kanadığını gördüm. Bravo sana Roseanne! Bir çatalla parmağını yardın ya, sana daha da ne diyeyim ki?
"Ahh eti keserken olmuş herhalde, ben en iyisi lavaboya gidip su dökeyim biraz." dedim. "İzninizle." diye de ekleyerek masadan kalktım ve tam ilerleyeceğim sıra da arkamdan duyduğum ses ile tekrar masaya doğru döndüm. "İstersen yardım edeyim bende yara bandı vardı. " Dedi jungkook kimseye çaktırmadan bana sırıtarak. Mal çocuk lavaboya gidiyorum senin ne işin var orda?
"Gere-" Tam sözüme devam edeceğim sırada annemin konuşmaya başlaması ile sözüm yarıda kalmıştı. "Roseanne kızım teşekkür etsene." kimseye çaktırmadan annem kaç göz hareketleri ile kabul etmemi söylüyordu. Anne zaten birşey bilmiyorsun, bir de karışmak mı zorundasın?!
"Peki, teşekkür ederim." dedim sahte bir gülümseme ile. "Rica ederim." dedi bey efendi ve arkamdan gelmeye başladığında önüme dönerek ilerledim. Bir işe de burnunu sokmasa olmuyordu zaten!
Jungkook yüzünden lavaboya da gidemeyeceğime göre en iyisi teras katıydı. Hemen merdivenlere doğru ilerledim ve teras katına çıkmaya başladım. Jungkook'da arkamdan gelmeye devam ediyordu.
Teras katına vardığımız da biraz ilerledikten sonra arkamı döndüm. Ama aniden dönmem yüzünden jungkook ile dip dibe gelmiştik. Hemen birkaç adım geri gidip aramıza mesafe koyduktan sonra kafamı kaldırıp ona doğru döndüm ve elimi uzattım. Kendisi "ne?" dermişçesine kafasını salladığında göz devirip "yara bandı!" dedim. O da yeni anlamış olacak ki elini cebine attı ve yara bandı paketini çıkarıp uzattı. Bu çocuk da her zaman hazırlıklı geliyor ne güzel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APT || Rosekook
FanfictionAilelerinin yanlarında iki en iyi arkadaş gibi gözüken Park Chaeyoung ve Jeon Jungkook aslında birbirlerinin en büyük düşmanıydı, ama nerden bilebilirlerdi ki geleceğin en iyi çifti olacaklarını... (Açıklama kötü oldu ama okudukça seveceksiniz mera...