Başlayalım.
İyi okumalar.
.
İtalya'nın ılık rüzgarları, Hande'nin gözlerinde ona alışılmadık bir huzur veriyordu. Milano'daki uluslararası voleybol kampı, Hande ve Zehra için hem bir fırsat hem de sınavdı. Aylardır bekledikleri bu kamp, kariyerleri için büyük bir adım olacaktı. İkisinin de hedefleri büyük, hayalleri cesurdu ama işte o sert kişilikleri ve tavırları, birbirlerine olan hislerini açık etmekte önlerinde koca birer engeldi.
Hande'nin yanında yürüyen Zehra, gözleriyle çevresine bakışlar atıyor, diğer sporcuları keskince süzüyordu. Kendinden emin duruşu, kumral saçlarının her rüzgar estiğinde hareket etmesiyle iyice belirginleşiyordu. Öte yandan Hande, umursamaz tavırları ile ara sıra etrafına bakıyor, tam anlamıyla hayatı akışına bırakıyordu.
Simge ve Cansu ise onların arkasından hafif bir tebessümle birbirlerine sırıtarak bakıyorlardı. İkisi de en iyi arkadaşlarının birbirlerine olan ilgilerini çoktan fark etmişti ve bu ağızlarına laf olmuştu bile. Kaşınıyorlardı işleri başka neydi ki? Simge daha fazla dayanamayıp elindeki su şişesini Hande'ye doğru kaldırarak seslendi.
"Hande, bakıyorum da çok fazla düşünüyorsun. Hayırdır, birilerini mi kesiyorsun uzaktan?"
Hande, Simge'ye dönerek alaycı bir tavırla karşılık verdi. "Manzara yavrum manzara. Boşuna maneviyat arama gözlerimde."
Zehra, bu cevabı duyunca başını hafifçe sallayarak gülmüştü. Hande'nin böyle gevşek halleri, ona hem eğlenceli hem de sinir bozucu geliyordu. Ama içinde bir yerlerde onun bu umursamazlığının aslında bir tür savunma mekanizması olduğuna inanıyordu.
Cansu ise gözlerini Zehra'ya dikmiş, dudaklarını ısırarak gülümsüyordu. "Ya Zeze, Hande'nin yalanlarına alışık değil misin sen? Bu kıza hiçbir şey dokunmuyor gibi görünür ama aslında içi fırtınalıdır. Bakışlarında fırtına var onun. Bilirsin sen..."
Buna karşı Zehra, Cansu'ya göz kırparak konuşmaya devam etti. "Bırak Cansu, Hande'nin fırtınalarıyla baş etmek kolay değil. Onu çözersek dünyayı çözeriz."
Simge, konuyu daha fazla dallandırıp budaklandırmadan asıl planını uygulamaya karar verdi. Direkt ve kesin çözüm. Pis çözüm. Hayata bir kez daha gelse aynı pisliğe tekrar gireceği çözüm. "Ya kızlar, akşam İtalyan yemeklerini tatmaya çıkalım mı? Biraz eğlenelim, üstümüzdeki yorgunluğu atalım."
Cansu, Simge'nin bu lafından sonra ona öyle bir bakış atmıştı ki, Simge o an ona plaket falan çıkartacak sanmıştı. Plan tamamdı, Cansu'dan onayını almıştı. Öndeki ikiliden de ses çıkmadığına göre, plan tamamdı.
Akşam saatlerinde, İtalya'nın ünlü bir restoranına gittiklerinde, ikili kendilerini daha rahat hissediyordu. Zehra, Hande'nin yanına oturdu. Çoğu zaman yan yana olduklarında aralarında oluşan o hafif elektriklenmenin üstünü kapatmaya çalışırlardı fakat bu gece o duygular, tüm dikkatlerin üzerlerinde toplanmasını sağlamıştı.
Simge, yemek esnasında Hande ve Zehra'yı gizlice izliyordu. "Ee kızlar, seneye hedefler neler? Handan sen biraz anlat bakayım, aşk hayatın nasıl?" dedi sessizliği bozarak. Sanki Simge bilmeyecekti Hande'nin aşk hayatını. Öyle bir soruyordu ki, herkes Simge'nin bunun cevabını bildiğine o kadar emindi. Hande tabağındakilerle oynarken en iyi arkadaşına gözlerini devirdi.
"Bildiğin gibi yavrum. Hayatımda birileriyle vakit geçirmekle uğraşmak yerine kendime odaklanmayı tercih ediyorum." Kesin ve net cevaptı. Hande mutluydu verdiği cevaptan ancak bu cevap Zehra'ya biraz dokunmuştu. Çünkü içinde, Hande'nin böyle hissetmediğini ve bu sözlerinin bir tür savunma olduğunu biliyordu.